Seyyahların İzinde Maraş El Sanatları
Güncelleme: 2 Temmuz 2020
Şehrimizi yüzyıllar önce ziyaret etmiş yerli ve yabancı seyyahların derleyip ya da çevirip yayınladığım eserlerinde geleneksel el sanatlarına dair neler söylenmiş burada listelemek istedim. Yeni seyahatnamelerle birlikte bu yazı sürekli güncellenecektir. Şehrin geçmişine ışık tutan seyyahların notlarının devamını okumak isteyenler başlıklara tıklayabilirler.
1879 – Charles G. Danford
Dünyanın her yerinde yaban hayatının peşinden koşup makaleler hazırlayan İngiliz zoolog Danford, 1879 yılında Maraş’a gelmiş ve Gavur Gölü’nde kuşları gözlemlemek için yöre sakinlerinin kayıklarını kullanmıştır. El işçiliği olan kayıkları şu şekilde anlatmıştır:
“Büyük kısmı uzun kamışlarla kaplı olan gölde yerli kayıkları kullanmadan açık sulara erişmek mümkün değildi. Her iki ucunda bulunan birer tane kürek ile hareket ettirilen bu kayıklar, kabuğu soyulmuş 20-30 fit (6-9 m) uzunluğunda tomruklardan oyularak yapılmıştı. Kötü bir el işçiliği ürünü olan sallar en küçük esintide bile içine su alıyordu.“
1895 – Şerafeddin Mağmumi
Kolera salgınları ile mücadele için 1895 yılında şehrimize gelen doktor Şerafeddin Mağmumi, kitaplaştırdığı anılarında topoğrafya, kent yaşamı, mutfak kültürü gibi birçok konuda doyurucu bilgiler vermektedir. Şehrin el sanatlarından övgüyle bahseden Magmumi’ye göre Maraş’ta saraçlık ve ceviz oymacılık çok gelişmiş durumdadır. Bu iki el sanatı ürünlerinin Avrupa mallarıyla yarışacak düzeyde zarif olduğunu belirten Mağmumi, Maraş’tan kendisine seyyar yolcu karyolası yaptırmıştır. Bu karyolayı Maraş’tan ayrıldıktan hemen sonra ilk defa Antep’te kullandığını da bizlere aktarmıştır:
“Gece saat yedide kayalık bir boğazdan geçip Antep yakınlarındaki jandarma karakoluna ulaşıldı. Avluya Mer’aş’ta yaptırdığım seyyar yolcu karyolasını kurup uykuya daldım.
1906 – Vamitolli
İtalyan Coğrafya Topluluğu’nun 1906 yılında düzenlediği Güney Anadolu ve Mezopotamya keşif seferinin komutanı Vamitolli, Maraş’ın uçuş işgücü ve bol hammadde nedeniyle saraçlık, demircilik, ayakkabıcılık gibi alanlarda önemli bir üretim merkezi olduğunu anlatmış notlarında. Özellikle dokuma endüstrisinin çok gelişmiş olduğunu söylerken, Maraş’ta dokunan ve ihraç edilen kumaşları detaylı şekilde anlatmıştır. Şehrin tekstil tarihine ışık tutacak bu eşsiz seyahatname, o dönemlerin ekonomik ve sosyal durumunu yansıtan fotoğraflarıyla da bugünümüzü aydınlatıyor aynı zamanda.
1911 – W. J. Childs
1911 yılında yaya olarak çıktığı yolculukta Maraş’tan geçen W. J. Childs, Maraş’ta halı ve kilim dokuma tezgahlarında küçük çocukların çalıştığını belirtmiştir. Ayrıca Maraş bezi ve genç kızların motiflerini barındıran Maraş nakışı ismiyle ürünlerin de bulunduğunu özelikle vurgulamıştır.
Childs, bu gezisinde Zeytun’a da uğramış ve el yapımı silahlar hakkında şu kıymetli notları aktarmıştır:
“Zeytunlular kendi silahlarını gizlice Berit Dağı’ndaki mağaralarda üretiyorlarmış. Ne tür silahları kendileri üretiyor diye merak ederken yerli üretim olduğunu söyledikleri bir tüfeği gösterdiler bana. Tuhaf görünümlü düz kundağı ve şaşalı diğer tüm parçaları dışında bu silah tam olarak Peabody Martini’ydi. Söylendiğine göre Zeytunlu silah ustaları bir tüfeği alıp, aslı kadar olmasa bile yeterince iyi ateş edebilen suretini el işçiliğiyle imal edebiliyorlarmış.”
1929 – Von der Osten
Alman arkeolog Von der Osten, 1929 yazında çıktığı arkeolojik yüzey araştırması gezisi sonunda, şehre dair uzun anlatımlar ve çok sayıda fotoğraf içeren seyahatname kaleme almıştır. Maraş ovasındaki göçerlerin giysilerini, Hitit stellerinde binlerce yıl önce resmedilen kıyafetlere benzeten Osten, kumaş, deri ve metal işlemeciliğinden örnekler içeren kıyafetleri şu şekilde yazmıştır:
“Örtüleri topuklarına kadar inen kadınlar yüksek silindirik başlıklar giyiyorlardı. Ucu yukarı kıvrık olan çizmelerinin üst kısımları püsküllerle süslenmişti. Erkeklerin kıyafetleri daha da ilginçti. Herşeyden önce farklı boyutlarda bombeli tepesi olan konik şapkalar giyiyorlardı. Benzer şekle sahip başlıklar birçok Hitit eserinde de bulunur. Bilimsel görüşler bunların orjinal hallerinin metal mi yoksa deri mi olduğu noktasında ayrılır. Maraş’ta kullanılan günümüz başlıkları yünden tığ işiyle yapılmıştır. Hitit eserlerindeki erkek kıyafetlerindeki bir diğer dikkat çeken özellik ise tokasız, önden püsküllü sıkı kemerlerdir. Anadolu’da birçok yerde 10-20 cm genişliğinde 2 metre uzunluğunda her iki ucu püsküllü süslü kemer takan erkekler görebilirsiniz. Belin etrafına dolandıktan sonra bir ucu alta sıkıştırılır diğer ucu ise öne salınır.”