Elbistan – Alçiçek – Ekinözü Bisiklet Turu
Güncelleme: 28 Ağustos 2019
Rota: Elbistan, Nurhak yolu, Alçiçek, Mirallı, Nergele Vadisi, Ekinözü İçmeler, Belan Geçidi, Ketizmen, Elbistan
Tarih | 16.09.2016 |
Bisiklet seçimi | Dağ bisikleti |
Mesafe | 72 km |
Sürüş süresi | 4 saat 48 dakika |
Toplam süre | 6 saat 40 dakika |
Ortalama hız | 15 km/s |
Düşük irtifa | 1129 m |
Yüksek irtifa | 1522 m |
Toplam yükseliş | 1005 m |
Kalealtı köyü üzerinden yaptığımız Ekinözü bisiklet turundan sonra kafaya koymuştum benzer bir turu Alçiçek üzerinden gerçekleştirmeyi. Maraş’ta yüksek sıcaklık ve nem altında pedallamaya alıştıktan sonra Elbistan’da bisiklet sürmek çok zevkli geliyordu.
Yeğenim Mustafa ile birlikte hazırlıklarımızı yaparak 16 Eylül sabahı yola koyulduk. Harita üzerinde yaptığımız rotanın Alçiçek-Nergele arasındaki kısmından daha önce hiç geçmemiştik. Bizi antitorosların heybetli zirveleri arasındaki derin vadiler dışında tam olarak nelerin beklediğini bilmediğimiz için ayrı bir heyecanla Nurhak yoluna pedallıyorduk.
Kötü Kokular Arasında
Nurhak yolunun ilk tırmanışında arkamıza termik santrali ve gözalabildiğine uzanan sarı ovayı alarak fotoğraf çekmekten bizi, Elbistan Şeker Fabrikası ve Elbistan şehir çöplüğünün pis kokuları bile alıkoyamadı.
İlk molamızı 10. km’de Akbayır(Til) yol ayrımından sonraki petrolde verdik. Sodalarımızı yudumlarken çalışanlardan biri bir gün önce aynı yoldan geçen yabancı bir bisikletçiden bahsetti. Bizi ilk başta onun arkadaşları sanmış ama Türk olduğumuzu anlayınca şaşırmış. “Buradan genelde sportif bisikletlerle senede birkaç kişi geçer, onlar da yabancı olur” diyor. Uzun turlara çıkıp Türkiye üzerinden İran’a geçmek isteyen tur bisikletçilerinin Elbistan-Nurhak yolunu nadiren de olsa tercih ettiğini biliyordum. Sosyal medyada karşıma çıkıyorlardı. Çalışanın anlattığına göre bisikletin ön ve arka tekerin her iki yanı tamamen yüklüymüş. “Rusçaya benziyordu konuştuğu dil. İşaretle anlaşabildik. Biraz dinlendikten sonra Nurhak tarafına doğru devam etti.” diyor. “Keşke dün çıksaydık yola. Kendisiyle bir söyleşi yapardık.” diye iç geçiriyorum.
İkram edilen çayları yudumladıktan sonra yolumuza devam ediyoruz. Sırasıyla Özcanlı, Gümüşdöven, Hançıplak yol ayrımlarını geçiyoruz. Yol üstünde karşımıza çeşme çıkmıyor. Sol yanımızda yükselen Nurhak Dağı’nın heybeti susuzluğumuzu alıyor belki de. Çok susarsak bu köylere girerek su ihtiyacımızı karşılarız derken yolun hemen kenarında bir bağ evinde dağdan gelen hortumu görüyoruz. Bağ evinde su ihtiyacımızı gideriyor ikram edilen hırtaları (acur) da heybemize dolduruyoruz.
Bir Bisikletli Gördük Sanki
Bizi pedal çevirmeden Alçiçek’e kadar ulaştıracak olan Derbent yokuşuna yaklaşırken birkaç km ilerde devasa yüküyle bir bisikletli farkediyoruz. Güneş tam tepemizde olduğu için detaylı seçemiyoruz ama dün buradan geçen o yabancı bisikletli olabilir mi umuduyla pedallara asılıyoruz. Yokuşun ortasında kendisine yetişiyoruz. Beni yabancı tur bisikletçisinden daha fazla şaşırtıyor karşılaştığım manzara. Önünde ve arkasında kocaman çuvallar yüklü klasik vitessiz Bisan bisikletini süren 70 yaşlarında bir ihtiyar delikanlı… Yüklü olduğu için durdurmadan selam verip geçiyor ve yokuşun sonunda Alçiçek içinde kendisiyle hasbihal ediyoruz. Zamane bisikletlilerin çoğunun bu yolda boş halde bile süremeyeceği hantal bisikletiyle yaklaşık 30 kg ağırlığında dolmalık biber taşıyormuş amcamız. Hem de onlarca km boyunca tek başına. Kendisiyle daha uzun konuşmak, söyleşi yapmak istiyoruz ama hem yorgun hem utangaç olduğu için yüzünün fotoğrafını bile çekemeden kısa sürede vedalaşıyoruz kendisiyle. Arkadan yaklaşırken kameramıza takılan görüntüleriyle yetiniyoruz.
Çoğu Avrupa’da çalışan Alçiçekliler yaz aylarında memleketlerine döner, yaylaları şenlendirirler. Düğünler, dernekler kurulur, görebileceğiniz en uzun halay halkaları oluşturulur, kazanlar kaynar. Eylülün ortasında sokakta kimseyi göremiyoruz. Belliki Alçiçekliler doydukları yere dönmüşler çoktan. O nedenle hiç durmuyor ve yola koyuluyoruz. Nurhak Dağını son kez selamlayarak bizi Ekinözü İçmelere kadar ulaştıracak olan vadiye giriyoruz.
Arıcılık ve hayvancılık faaliyetlerinin yoğun olduğunu tahmin ettiğim bu vadide, karşımıza bir tane bile çoban köpeği çıkmıyor. Mirallı’yı geçiyoruz. Ana yoldan ve medeniyetten iyice uzaklaşınca temiz hava iştahımızı açıyor. Daha önce ikram edilen hırtaları ve evde hazırladığımız tarhana, hurma ve meyve karışımı azıkları tüketiyoruz.
Kuru dereler yol üstündeki kaynaklarla büyüyerek Nergele Çayı’nı oluşturuyor. Yarım saat kadar Nergele Çayı’nın kıyısını takip ederek İçmeler’e ulaşıyoruz.
İçmeler’de acı suyumuzu içip, kıvrım tatlıları yeyince Cela (Ekinözü) tavasına yer kalmadığını anlıyoruz. Bir an önce kendini Berit Dağı’nın batı yüzüne atmaya çalışan güneş, “hadi geç olmadan yola koyulun” diyor bize sanki. Önümüzde yaklaşık 10 km’lik tatlı bir tırmanış olduğu için İçme çarşısında fazla oyalanmadan mahmuzluyoruz demir atları Belan Geçidi’ne doğru.
Daha önceki Ekinözü turumuzdaki gibi yorgun bacaklarla zorlanarak çıktığımız Belan geçidinden sonra, hükümet vitesiyle pedalsız Elbistan’a ulaşıyoruz. Elbistan’a vardığımızda ömrümüzden 7 saat, bisikletlerin tekerinin altından ise 72 km yol geçtiğini söylüyor akıllı telefonlarımız.
Siz de Kahramanmaraş’ta bisiklet kullanmak istiyorsunuz ama kafanızda cevaplarını bulamadığınız sorular varsa, belki bu yazı yardımcı olabilir.