Kültür-SanatTarih

Maraş Aslanı’nı Arkeoloji Dünyasına Duyuran 1882 Tarihli Mektup

Güncelleme: 12 Haziran 2020

Henry Marden

Amerikalı Misyoner Henry Marden

Amerikalı Misyoner. 9 Aralık 1837’de Boston’da doğdu. Dartmouth Koleji’nden (1862) ve Andover İlahiyat Fakültesi’nden (1869) mezun oldu. 1869’da Mary L. Christy ( vefatı 1874), 1878’de Alice M. Kingsbury (vefatı 1879) ve 1882’de Etta C. Doane ile evlendi. Misyon faaliyetleri için 1869’da ABD’den gemiyle İzmir’e oradan da ilk görev yeri olan Antep’e ulaştı. 1878’de Maraş Amerikan Misyonu‘nda göreve başladı. Maraş’tan ayrılıp Amerika’ya dönerken 13 Mayıs 1890’da yolda, Atina’da vefat etti. Maraş’tan Amerika’ya yanlarında götürdükleri onlarca tarihi eseri, eşi kendisi anısına Amerikan müzelerine aynı yıl bağışladı.

Maraş’ta görev yaptığı yıllarda bir din adamı olarak Amerikan Misyonu’nun ilahiyat ve eğitim işleri dışında, arkeoloji, coğrafya, botanik gibi ülkesinin pek çok bilimsel çalışmasına da katkı sundu. Birazdan okuyacağınız metin, dünyanın dört tarafına yayılmış Amerikalı misyonerlerin haber ağı olarak yayın hayatına başlayan, sonraki süreçte pek çok disiplinden içerikler barındırarak toplumun her kesiminin ilgisini çekecek bir dergiye dönüşen Misyonerlerden Haberler isimli derginin 1882 tarihli bir sayısında yer alan Henry Marden imzalı makalenin tarafımca yapılmış çevirisini içermektedir. Metinden de anlaşılacağı üzere Henry Marden, günümüzde arkeoloji müzemizin en önemli eserlerinden birisi olan Maraş Aslanı’nı arkeoloji dünyasına tanıtmaktadır. Bu yazıdan kısa bir süre sonra eserin önemi anlaşılmış ve 1883 yılında İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne taşınmıştır. İlimizdeki diğer önemli Hitit yazıtlarından bir tanesine sahip olan Izgın Steli‘ni de Henry Marden’in farkedip benzer şekilde İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne taşınmasına vesile olduğunu belirtmekte fayda var.

Çeviri bölümü buradan itibaren başlamaktadır. Keyifli okumalar dilerim. Beğenirseniz bağlantıyı meraklıları ile paylaşmayı unutmayın.

Maraş’taki Tarihi Eserler Hakkında

Maraş’ta kısa bir süre önce Yunan ya da Roma sanatından daha eski dönemlere ait olması muhtemel merak uyandırıcı eski yontular keşfettik. Otuz santimetre kalınlığında 0,2 – 0,3 metrekare genişliğinde yaklaşık bir düzine siyah bazalt blokdan oluşuyorlar. Yanları ve arka yüzleri genellikle boş olan bu taşların ön yüzleri yaklaşık 1 santimetre yüksekliğinde yontularak oluşturulmuş insan ve hayvan figürleriyle bezeli.

Benzer tasarıma ve yaklaşık bir metre yüksekliğe sahip birkaçında; narin sandalyelere oturmuş birbirine bakan iki adam, önlerinde çapraz ayaklı sehpa üstünde et, ekmek ve meyva dolu tabaklar görünüyor. Bol püsküllü Asur entarisi giydiği görülen figürler, ayaklarında çarık, başlarının üzerinde ise silindir şapka taşımaktadırlar. Hemen hemen hepsinde, Asur yontularında olduğu gibi bir el yukarı doğru kaldırılıp göğüs kafesinin üstüne bırakılmış. Sakalsız olduğu anlaşılan yüzler, günümüzdeki Yahudilerinkine çok benziyor.

Dr. Gwyther’in 1886’da çizdiği Maraş Kalesi gravürü.

Bu taş blokların her biri şehrin eski bina ve surlarında dağılmış durumda. Kadim kalenin tepesinde tam giriş kapısının üstünde her iki yanda yer alan birer siyah aslan heykeli aşağıdaki giriş kapısını muhafaza ediyor. Surlardaki taş işçiliğinden tamamen farklı olan bu aslanların daha uzak çağlara ait olduğu çok açık. Birkaç gün önce hararetli tartışmalarının ardından Türk yetkililerden kaleye giriş izni alabildim ve aslanları yakından inceledim. Diğer eserlerle aynı malzemeden, şehre 16 km uzaklıktaki ocaktan getirilen siyah bazalttan yapılmışlar. Bir tanesi gerçek boyutlara sahip olup, heykeltıraşının elinden çıktığı günkü gibi sapasağlam günümüze ulaşmış. Diğeri biçimsiz ve daha küçük boyutlara sahip ama bir yanında ve arka kısmında her biri 8 cm genişliğinde ve 90 cm uzunluğunda 6 geniş aralıkta yazılar barındırıyor. Harfler ya da hiyerogliflerin her bir aralığın bölündüğü 3 satıra yerleştirildiği anlaşılıyor. Bu haliyle tüm yazıtın yaklaşık 16 metre uzunluğa sahip olduğunu belirtebilirim.

Aslanların üstündeki karakterlerin çoğunu bugüne kadar kitaplarda, buralardaki tarihi eserlerde ve sikkelerde hiç görmesek de; bazıları Fırat kıyısında yakın zamanda keşfedilen Hitit Ulusu’nun başkenti Karkamış’ta ortaya çıkarılan eserlerde ve buradaki ziyafet sahneli bazı taş bloklardaki karakterlere çok benziyor. Sonuç olarak buradaki iki aslanla birlikte tüm bazalt taş eserlerin kadim Hitit medeniyete ait olduğuna dair kuvvetli şüphelerimiz var. Muhtemelen bu şehirde, Mesih’ten bin yıl öncesine dayanan bir tarih sayfası keşfettik.

Karkamış’ta bulunan yazıtlar çok az sayıda sözcük içermesine rağmen, bugüne kadar bulunan en uzun Hitit metinleri olarak ünlenmiş. Hala o yazıları çözmekle uğraşıyorlar. Kale kapısının üstündeki aslanda yer alan yazıtların Hitit yazısı olduğu ispatlanırsa, bugüne kadar başka yerde bulunan tüm Hitit yazıtlarından daha fazla yazıtı barındırdığı unutulmamalı. Keşfedilen benzer diğer yazıtlara göre Maraş Aslanı üzerindeki muazzam uzunluğa ve okunabilirliğe sahip yazılar, Hitit yazısının çözümlenmesinde çok yardımcı olacağa benziyor.

Buradaki eski eserler tam olarak çözümlendiğinde muhtemelen bu eski uygarlıklarının bazılarının sınır hatlarının tespitine de ışık tutacaktır. Yazıtların kopyaları, Amerikan Şarkiyat Topluluğu’na ve British Museum‘a iletildi.

Çeviri bölüm burada bitmiştir.

Bana Destek Olun

Kar amacı gütmeden, barındırma hizmetleri, alan adı, güvenlik önlemleri için yüklü miktarda masraf yaparak, kodlama, içerik hazırlama ve daha önce hiç bilinmeyen kaynakları tarama gibi zorlu süreçlerle birkaç şehir sevdalısı arkadaşımın destek ve önerileri haricinde hiçbir yardım almadan tek başıma ayakta tutmaya çalıştığım Maraş Avucumda sayfasında, kentin sosyal hayatına ilişkin farkındalığın artması niyetiyle oluşturduğum yazılar sıklıkla kar ve menfaat amacı güden kişi ve kurumlarca kopyalanmaktadır. Yazımızı beğendiyseniz bağlantısı ile birlikte sosyal medya hesaplarınız üzerinden, akıllı telefonlarınızdaki mesajlaşma uygulamaları ile meraklılarına ulaştırmanız bize en büyük desteği verecektir. Yazılar hakkında bildiğiniz konuları yorum olarak eklemek de çok kıymetli olacaktır. “Teşekkürler, elinize sağlık!” gibi bilgi içermeyen yorumların onay aşamasında vaktimi çalmaktan başka bir katkı sağlamadığını da belirtmek isterim.

Bu yazıyı kullanmak isteyen diğer yayıncılara da bir not düşmek isterim. Unutulmamalıdır ki çevirisini yaptığım eserlerin Türkçe metinleri fikri mülkiyet hakları mevzuatı kapsamındadır. Cevirilerimi kullanacaksanız tek bir şartım var. 146 sözcüğü geçmeyek şekilde giriş kısmını veya kısa bir özetini kullanıp devamı için bu yazıya tıklanabilir bağlantı vermeniz. Bunu yapamayacaksınız sizin için işin en zor kısmını hallettim zaten. Şehrimizi anlatan kaynakları belirttim. Kütüphanelere gidin, esas metinlerin varsa telif sorunları çözün ve kendiniz Türkçe’ye çevirin.

Facebook Yorumları
Tıkla. Paylaş. Destek Ol.

Yusuf Köleli

Şeyma'nın eşi, Bilal ve Barış'ın babasıyım. Endüstri Mühendisiyim. Küçük şehirleri severim. Tarih ve arkeolojiye meraklıyım. Maraş'ı yürüyerek, bisiklet üstünde, yamaç paraşütüyle ve yüzerek keşfetmeye çalışıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir