Maraş Aslanı
Güncelleme: 11 Haziran 2020
Geç Hitit Krallıkları dönemine ait üzerinde hiyeroglif yazıt bulunan aslan heykelidir. 1883 yılında Maraş Kalesinde keşfedilerek arkeoloji dünyasına kazandırılmıştır.
Keşfedilmesi
Maraş Aslanı keşfedildi demek doğru olmaz aslında. Kahramanmaraş Kalesi’nin Dulkadiroğulları döneminden itibaren bir açık hava müzesi şeklinde kullanıldığı, aslan heykelinin çok eskiden beri kale kapısında bulunduğu biliniyordu. Örnek vermek gerekirse; 1671 yılında Maraş’tan geçen Evliya Çelebi kalede bulunan dört aslan heykelinden bahsetmektedir.
Kalede yüzlerce yıldır muhafızlık eden Maraş Aslanı’nı ve üzerindeki yazıların önemini arkeoloji dünyasına ilk olarak o dönemler Maraş’ta görev yapan Amerikalı Misyoner Henry Marden 1882 yılında yayınladığı makale ile duyurmuştur.
Henry Marden’in yazısının ardından, o dönemler resmi şekilde Bergama ve Nemrut başta olmak üzere Anadolu’nun pek çok yerinde kazı çalışması yürüten Alman arkeologlar Otto Puchstein ve Karl Humann çıktıkları Anadolu gezilerinde 1883 yılında Maraş’a uğramışlardı. Maraş Kale kapısında bulunan iki aslan heykelini inceleyen ilk arkeologlar olarak tarihe not düşülmüşlerdir. ilk izlenimlerini arkeloji dünyası ile paylaşmışlardı. Yazısız ama daha büyük olan aslan heykelinin yerinde bırakılmasına, çok önemli bilgiler içerdiğini düşündükleri hiyeroglif yazıtlı olanın koruma altına alınarak İstanbul’a götürülmesine karar vermişlerdi. 1884 yılında İstanbul’a götürülen Maraş Aslanı, 1886 yılından itibaren İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesinde sergilenmeye başlanmıştır. Berlin Müzesi için de alçıdan bir kopyası hazırlanmıştır. 2013 yılında tekrar yapıldığı yere getirilen Maraş Aslanı, günümüzde Kahramanmaraş Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

Tasarımı
41 cm yüksekliğe, 73 cm uzunluğa ve 23 cm genişliğe sahip bazalt heykel çok iyi korunmuştur. Yuvarlak şekilde her yönden oyulup ortaya çıkarılan kafa Asur sanatının etkisini göstermektedir. Gözler, kulaklar ve burun belirgindir. Boynun etrafındaki yelelere elmas motifiyle derinlik kazandırılmıştır. Açık olan ağızda altlı üstlü dişler sıralanmaktadır. Alt ve üstteki dişlerin en uzunları birbirine temas etmektedir.
Ön ayaklar yanlardan ve önden derin kabartma ile oyulmuştur. Pençe ve parmaklar belirgindir. Arasında kıvrılan kuyruğun da görüldüğü arka ayaklar sadece yandan oyulmuştur. Hiyeroglif yazının bulunduğu sol tarafı derin kabartma ile oyulmuştur. Muhtemelen ilk bulunduğu konumda sağ yüzeyi bir kapıya veya bir başka heykele yaslandığı için sağ tarafı ve arka kısmı ise işlenmemiştir.
Hiyeroglif Yazıt
Geç Hitit krallıklarından olan Gurgum’un hükümdarlarının listelendiği hiyeroglifler bu yönüyle çok önemlidir. Hiyeroglif, bugün Newyork Metropolitan Müzesinde sergilenen Laramas Steli gibi şehrimizde bulunan birçok yazılı Hitit eserini de okuyan John David Hawkins tarafından okunmuştur. Hawkins aynı zamanda heykele Maraş 1 ismini veren kişidir.
Heykelin sol tarafında ön ayaklar ile yele arasında düzeltilmiş zemin üzerinde büyük ölçüde tahrip olmuş kabartma bir figür yer almaktadır. Hawkins, bir hayvan(aslan) üzerinde ayakta duran erkeğe benzeyen bu figürde, hiyeroglifin kendi ağzından anlatıldığı Prens Halparuntaş’ın resmedildiğini değerlendirmektedir.
Metinden anlaşılacağı üzere Maraş Aslanı, M.Ö. 9. yy sonlarında Gurgum Kralı III. Halparuntaş dönemine aittir. Maraş Aslanı üzerindeki metin şu şekildedir.
“Ben Prens Halparuntaş
Gurgum şehrinin kralı
Vali Layamaş’ın ilk oğlu
Kahraman Halparuntaş’ın torunu
Cesur Muvataliş’in torun çocuğu
Prens Halparuntaş’ın torununun torunu
Kutsanmış Muaviş’in torununun torun çocuğu
Büyük Layamaş’ın torununun torununun torunu
Vali Layamaş’ın soyundan
Tanrılar tarafından sevilen
Halkın tanıdığı, uzak ülkelerde bilinen
Yüce ve lütufkâr kral beni ve atalarımı seven tanrılar
Beni babamın tahtına oturttular
Harap olmuş yerleri tekrar ayağa kaldırdım
Tarhunzaş ve Ea’nın izniyle bu şehirleri ihya ettim…”