Hamidiye Köprüsü
Güncelleme: 8 Ağustos 2019
1880 yılında inşa edilen Hamidiye Köprüsü, Maraş ve Zeytun arasındaki tarihi yolda, Kısık Vadisi‘nin güneyinde Ceyhan Nehri üzerinde yer alırdı. 1991’de Menzelet Barajı suları altında kalmıştır. Pac Köprüsü ismiyle de anılmaktadır.
Maraş’tan Zeytun’a ulaşmak için Ceyhan’ın aşılması gerekir. Hamidiye Köprüsü’nden önce Dulkadiroğlu döneminden kalma Taş Köprü vasıtasıyla Ceyhan aşılıp kuzeye yönelerek Ali Kayası yönünde yola devam ediliyordu. Ancak bu güzergah hem uzundu hem de o dönemler üzerinde köprü bulunmayan, yağışlı mevsimlerde aşılması çok zor olan Güredin Çayını da geçmeyi gerektiriyordu.
Yapıldığı dönemde Zeytun’a ulaşımı çok kolaylaştıran Hamidiye Köprüsü’ne kadar olan Maraş-Zeytun yolu, antik dönemden itibaren kullanıldığı bilinen, Bizans döneminde bölgenin en önemli iki kenti Germanicia (Maraş) ve Arabissos’u (Afşin) birbirine bağlayan Kısık yolu ile Maraş’tan itibaren kesişiyordu. Zeytun’a gitmek isteyen yolcular Pac (taksim, kavşak) denilen bu bölgede köprü vasıtasıyla Ceyhan’ı aşarak Zeytun’a ulaşırlardı. Afşin ve Elbistan’a gidecek olanlar ise köprüyü kullanmadan Ceyhan’ın sol sahilini takip ederek Kısık Vadisi’ne doğru devam ederlerdi.
Ulaşım ve askeri açıdan ehemmiyetli bir konumda bulunan Hamidiye Köprüsü Ermeni isyanları sırasında sıklıkla tahrip edilmiştir. Köprünün doğu yakasında, Ceyhan’ın sol sahilinde bu sebeple Hamidiye Karakolu inşa edilmişti. Ahmet Eyicil, 1895 Maraş ve Zeytun İsyanı isimli eserinde Hamidiye Köprüsü’nde Osmanlı’nın 3 tabur askerinin konuşlandırıldığını belirtir.
Karakolun 2 km güneyinde Gani’nin Hanı, 7 km güneyinde ise Pac Hanı bulunurdu. Günübirlik Maraş’tan Zeytun’a ve Elbistan’a ulaşmak mümkün değildi. Maraş’tan sonra yolcular ve kervanlar ilk geceyi Ceyhan’ın hemen kıyısında bulunan bu hanlarda geçirirlerdi. 1960’lara kadar kullanıldığı bilinen hanların kalıntıları ve karakol, 1991’de Hamidiye Köprüsü ile birlikte Menzelet Barajı’nın suları altında kalmıştır.
Köprünün Tarihi ve Mimari Yapısı
Ömer Kaya Elbistan-Maraş Hanları ve Yol Güzergahları isimli eserinde köprünün Zeytun kışlasından iki yıl sonra 1880 yılında, Ali İhsan Paşa tarafından yaptırıldığını belirtir.
Köprünün mimarı tarzını ve inşasında kullanılan malzemeleri, 1891’de üzerinden geçen Hogarth detaylı bir şekilde tarif etmiş ancak iki olarak belirttiği açıklık sayısını başka bir köprüyle karıştırmış sanki. Köprünün erişebildiğim tek fotoğrafı Krikor Kalusdyan’ın 1934 yılında yayınlanan Maraş Gam Kermanig yev Heros Zeytun isimli kitabında yer almaktadır. Kitapta Vartabed (Ermeni Kilisesi’nde ruhani bir makam) Köprüsü olarak anılan yapının, Hovhannes Episkopos Öksüzyan isimli bir Ermeni tarafından yaptırıldığı belirtilmektedir. Kitaptaki bu bilgileri benimle paylaşan Birzamanlar Yayıncılık kurucusu hemşehrimiz Osman Köker’e ayrıca teşekkür ederim.
Nadide Bir Fotoğraf
Fotoğraf nehrin batı yakasından çekilmiş. Karşı yakada iki katlı, taştan yapılmış, beşik çatı ile örtülü karakol net bir şekilde görünüyor. Karakolun hemen solunda ahır ya da depo olarak kullanıldığını düşündüğüm tek katlı bir başka taş yapının küçük bir bölümü kareye girmiş. Giyim ve kuşamlarından yabancı oldukları anlaşılan, muhtemelen Maraş’taki yabancı misyon görevlilerinden oluşan yaklaşık 15 kişilik bir kafile at sırtında köprüden geçip Zeytun yönüne ilerliyor. Kadınların açık renk elbiseleri dikkat çekiyor. Erkekler ve kadınlarda geniş melon şapkalar var. Arada bir ya da iki tane sarıklı görünüyor. Kafileyle yolları kesişen veya kafileye kavas (yardımcı) olarak hizmet eden köylüler olabilir. Su seviyesi, bitki örtüsü ve kıyafetler göz önünde bulundurulursa; fotoğraf bir yaz günü çekilmiş olmalı.
Üzerindeki insanlara bakarak köprünün ölçülerinizi kestirmek mümkün. Suyun içinde kaba yontu taşlarla örülmüş yaklaşık 2 metre genişliğinde 6 metre uzunluğunda 4 tane ayak görünüyor. Ayaklar arasındaki açıklıkların eşit olmadığını, 6-10 metre arasında değiştiğini söyleyebilirim. Makas sistemi, payandalar ve korkuluklar dahil tüm üst yapısında ahşap kullanılan köprünün geçiş yolu, yaklaşık 3 metre genişliğe sahip olmalı. 1891 yazında köprüden geçen Hogarth, kıyıdaki izlere bakarak nehrin genişliğinin yağışlı dönemlerde 100 metreye yaklaştığını belirtiyor. Buradan hareketle fotoğraf karesinde köprünün ancak yarısını gördüğümüzü söyleyebilirim.
Fotoğraf 19. yy sonu 20. yy başında çekilmişe benziyor. 1991’de suya gömülmeden önceki haline ait daha yakın zamanda çekilmiş bir fotoğrafla henüz karşılaşmadım.
Suya Gömülen ve Yıkılan Diğer Köprüler
Bu yazıyı buraya kadar okuduysanız; İngiltere Kraliçesi’nin baş nedimesi tarafından Hamidiye Köprüsüne yakın bir konumda ve benzer bir mimariyle inşa ettirilen Alabaş Köprüsü, Aksu üzerinde benzer mimariyle inşa edilen Aksu Köprüsü, Roma döneminde inşa edilen ama 20 yy. başlarında kesin olarak bilinmeyen bir sebeple yıkılan Altun Köprü, devasa kayalıklara yaslanan ihtişamlı açıklığıyla Sır Barajı’nın yuttuğu Gene Köprüsü, Sır Barajı altında kalan ve ulaşım açısından çok önemli konumda bulunan Avşar ve Körsulu köprüleri de ilginizi çekecektir.
Hamidiye Köprüsü’nden yaklaşık 10 km kuzeyde, Kısık Vadisi’nin hemen üst kısmında bulunan, Ceyhan’ın bu dar geçidinin hırçın sularına dayanamayıp muhtemelen antik dönemde yıkılan bir Roma köprüsünün günümüze ulaşan kalıntıları ile seyahatnamelerde erişebildiğim bilgilerini içeren yeni yazımın da yakında yayında olacağının müjdesini vereyim. Takipte kalın.