Ali Bey: 1896 Yılından Efsanevi Bir Maraşlı
Güncelleme: 9 Ocak 2022
Maraşlı Ali Bey
Maraşlı Ali Bey portresini bir müzayededen satın alıp sosyal medyada paylaşan bir hemşehrimiz sayesinde başladı bu yazının hikayesi. Söz konusu portre bir gazeteden kesilmiş olup at üstünde bir erkeği gösteriyor ve Maraşlı Ali Bey dışında da hiçbir bilgi barındırmıyordu. Kesilen gazetenin diğer yüzündeki birkaç metni ve Maraşlı Ali Bey bilgisini kullanarak birkaç hafta arşivlerde iz sürmem beni en sonunda daha önce hiçbir Türkçe yayında bahsedilmeyen orjinal kaynağa ulaştırdı.
Karalar ve Denizler Üstünde
“Karalar ve Denizler Üstünde” 1858-1923 yılları arasında Stuttgart merkezli haftalık olarak Almanca yayınlanan resimli bir dergidir. Edebi ve eğlenceli olduğu kadar öğretici yayınlar da yapmaya çalışmışlardır. Sayıları her yıl Ekim-Mart ve Nisan-Eylül dönemlerini kapsayan ciltlerde toplanan derginin 1896 yılı 2. cildinin 50. sayısında Maraş’tan sıradışı bir portreye efsanevi şekilde yer verilmiştir.
Maraşlı Ali Bey’in geniş anlatımına yer verilen makalede beni harekete geçiren portrenin dışında ikinci bir ahşap baskı gravür daha bulunmaktadır. Maraş işi kıyafetlerle heybetli atının üstünde resmedilen Ali Bey’i çizen ve makaleyi kaleme alanlar hakkında dergide herhangi bir bilgi verilmemektedir. Çizimlerin birinde sanatçının imzası yer alıyor ama imzasından kimliğine ilişkin bir tespit yapamadım.
Bize Destek Olun
Uzun uğraşlar sonucu kaynağını bulup, çevirilerini ve araştırmasını yaptığım bu eserlerin başka mecralarda izinsiz yayınlanması yasaktır. Yazının kısa bir özetini alıp bu sayfaya bağlantı/atıf vererek kullanmak serbesttir. Aksi durumda yeni eserler ortaya koyma şevkimiz kırıldığı gibi fikri haklarımız da ihlal edilmiş olacaktır.
Yazıyı meraklıları ile paylaşarak okumalarını sağlayabilirsiniz. Sosyal medya hesaplarımızı beğenip takip ederek de bize destek olabilirsiniz.
Bu yazıda bahsi geçen Ali Bey’in kim olduğuna dair fikri olanlar yazının altından yorum olarak görüşlerini bildirirse de memnun olurum. Bilgi paylaştıkça güzeldir.
Bu bölümden sonra çeviri metin yer almaktadır.
Karalar ve Denizler Üstünde’nin Bir Türk Dostu
Dergimiz tüm dünyaya yayılmaya, yeni yerlere ve okuyuculara ulaşmaya devam ediyor. Almanların yaşadığı yerlerde “Denizler ve Karalar Üstünde” zaten biliniyor. Diğer yabancı dil konuşan uluslar arasında da yaptığımız işe saygı duyup memnuniyetlerini bildiren hatırı sayılır miktarda okuyucumuz var. Yakın zamanda bir de Türk dost edindik. Şimdi onun öyküsünü sizlerle paylaşacağız.
Her eğitimli kişi, tarihi İsa’dan önce ikinci bin yıla uzanan Aleppo‘nun geçmişini iyi bilir. Şehir, mücadelerle dolu, zorlu ve kanlı bir bahta sahip. Haçlı seferleri sırasında sürekli el değiştiren Halep, 1293 depremi ile yerle bir olduktan sonra adeta küllerinden yeniden doğmuştu. Timur ve Moğol ordularının şehri yeniden harap etmesi uzun sürmemişti. Sultan I. Selim zamanında 1516’da Türklerin eline geçtikten sonra Kuzey Suriye ile Kuzeydoğu Mezopotamya’yı kapsayan Osmanlı İmparatorluğu’nun bir eyaleti olan bu topraklar, Halep olarak anılmaya başlandı. 1850’de, Müslümanların Hristiyanlara karşı giriştiği ayaklanma, ordu tarafından bastırıldıktan sonra, Halep sakin ve barış içinde bir şehre dönüştü. Müslümanlar ve Hristiyanlar artık dostça yaşıyor. Şehir ticaretin ve tarımın merkezi konumunda bulunuyor.
Maraş Sancağı’nda bir yer olan Mersin’de şu anda bir Frenk- Osmanlılar’ın deyimiyle Avrupalı- yaşıyor. İki yönüyle Frenk. Hem Alman hem de ismi Frank. Genç ve seçkin bir Türk, Ali Bey, Frank ile (Halep’te bulunduğumuz esnada) çarşıya geldi. Frank ona 1870’in müthiş günlerini (Almanya-Fransa Savaşını kastediyor) yansıtan dergimizin resimli ve yazılı sayılarını gösterdi. Ali Bey, yeni Alman İmparatorluğu’nun doğduğu mücadelenin dergimizdeki temsilini ilgiyle inceledi. Alman Sultanlarının, Başvezir Bismark’ın ve diğer kahramanların savaş resminden çıkıp geleceklermiş gibi duran tasvirlerini merak ve dehşete düşmüş vaziyette seyretti. Ortodoks Müslümanlar insanın resmedilişine karşı çıkarlar. Fakat Ali Bey, genç ve aydınlanmış bir Türk olarak kalbinde şiddetli bir biçimde kendi resmini çizdirip dünyanın geri kalanına gösterme arzusunu hissetti. Ali Bey’in yanındaki Alman yurttaşımız resimli dergilerde tek başına bir resmin yayınlanmadığını, ilgili bir metnin de bulunduğunu, o nedenle bu işin zor olduğunu belirtti. Ali Bey bunun üzerine kendisi hakkında ilgi çekici bir metin de kaleme alabileceğini belirtti.
Kendi Dilinden Ali Bey
Türk dostumuzun verdiği metni olduğu gibi burada basmadık. Bu gururlu, genç Türk’ün kendi ağzından kişiliğinin resmine dair sözlerini aslına sadık kalarak kendi ağzımızdanmış gibi buraya ekledik:
Halep vilayetine bağlı Maraş şehrinden olan bu adam, büyük bir iş adamı. Babası, varlıklı ve seçkin bir Türk olan Halil Efendi’dir. Bir Şeyh kızı olan annesi Maraş’taki beyliğe mensuptur. 19 yaşındaki bu genç adam, babasından Türkçe, Ermenice, Farsça, Kürtçe, Çerkezce ve Fransızca yazmayı ve konuşmayı öğrenir. Cesur, savaşçı ve becerikli yönüyle başkalarını kendine hayran bırakır. İkinci resimde görüldüğü gibi gümüş bir sikkeyi parmaklarının arasında ikiye ayırabiliyor. Altın sikke üzerindeki yazıları başparmağı ile kazıyarak silebiliyor. Parmaklarını kuvvetli şekilde bastırarak sığır ve deve kemiklerini, tenekeleri delebiliyor. Bu kuvvetiyle Avrupa’ya gelse başkalarının tırnaklarından kan akıtır herhalde.
Bir eşeği kolaylıkla omuzları üstünde kaldırabiliyor. 2.5 cm genişliğinde bir demir çubuğu sanki bir baston gibi kaldırıp çok uzağa fırlatabiliyor. Bir gün boyunca hiç durmadan koşabilecek kadar dayanıklı, safkan bir Arap atına biniyor. Hayvan o kadar kuvvetli ki, dört nala giderken yana doğru yatıp kendisine atılan mızraklardan sakınabiliyor. Ali Bey atının üzerinde ilerlerken eğilip yerden bir sikkeyi alabiliyor. O kadar iyi bir sürücüdür ki, 20 veya 30 adamla at üstündeyken başa çıkabilir. Dörtnala giden bir ata yetişecek kadar da hızlı koşuyor Ali Bey. Şu anda Mersin’de, hapishane müfettişi Kamil Efendi’nin kızıyla evlendiği şehirde, yaşıyor. İkinci bir taliplinin de bulunduğu Kamil Efendi’nin kızıyla yetenekleri sayesinde evlenmeyi başarmış.
Ali Bey’in kendi ağzından anlattığı bu yaşam öyküsüne bir takım açıklamalar yapmamız gerekiyor. Ali Bey’i üstünde gördüğümüz safkan Arap atı, alışılagelmiş Türk usulüyle değil, Çerkez usulüyle koşulmuş. Ali Bey’in sağ elinde tuttuğu zarif bir şekilde yapılmış gümüş kamçı da Çerkez işine benziyor. Kafkasya’dan gelen Çerkez Hacı Bekir Ağa’nın tuttuğu kamçının diğer ucunda Alman vatandaşımızı gördüğümüz ikinci resimde bunlara daha yakından bakabiliriz.
Hacı Bekir anavatanında usta bir gümüşçü imiş. Maraş’a geldiğinde daha özgür bir meslek seçmiş kendine. Doğada atları sürüyor ve eğitiyor. İşinden keyif aldığı, duruşu ve yüzündeki rahat ifadelerden okunabiliyor. Bu insanlarla arkadaş olduğunuzda onlara tam olarak güvenebilir, soylu toprakların her yanını dolaşabilir, antik geçmişin kalıntılarını onlarla birlikte ziyaret edebilirsiniz. Resimde açıklamayı sona bıraktığımız iki kişi ise, Türk çiftçi ve zenci bir dilenci. Ressamımız son üçünün kımıldamadan durmaları için çok uğraştı. Ali Bey’in talimatları ve iyi bir bahşiş sözüyle Suriye’den insan manzaralarını içeren resmi tamamlayabildik. Türk dostumuza bundan sonraki hayatında Fatıma veya Züleyha’sı ile (ismi her ne ise eşi ile) mutluluklar diliyoruz.
Çeviri bölüm burada bitmiştir.
Avrupa Basınında Maraşlı Efsanevi Şahsiyetler
Ali Bey’den yaklaşık 50 yıl önce Avrupa’nın görsel basınına konu olan bir diğer sıradışı Maraşlı Kara Fatma’nın resimleri ve öyküsü için tıklayabilirsiniz.