Karacaoğlan Şiirlerinde Maraş
Güncelleme: 13 Nisan 2020
Karacaoğlan
17’nci yüzyılda yaşamıştır. Değişik rivayetler olmasına karşın Çukurova dolaylarında yaşadığı kesindir. Aşk ve doğa üzerinde kurulu şiirlerinde en çok ayrılık, gurbet ve sıla özlemi konularına değinmiştir. Çok yalın bir Türkçe kullandığı şiirlerinde doğa benzetmelerine sıklıkla başvurur. Kendisinden sonra gelen birçok ozanı derinden etkiledi. Bu olumlu etkiler günümüz Türk şiirine kadar uzanır. Sözlü kaynaklar vasıtasıyla günümüze 500 civarında şiiri ulaşmıştır. Birçok şiiri bestelenmiştir.
Karacaoğlan’ın, Maraş’ın hemen hemen tüm yörelerinden izler taşıyan şiirlerini bu yazıda sizlerle buluşturuyoruz.
Kendisinden yaklaşık iki yüzyıl sonra yaşamış olan bir diğer halk ozanı Dadaloğlu’nun Maraş şiirleri için bu yazıya göz atabilirsiniz. 1959 yılında Andırın Cığşar Yaylası’nda Atıf Yılmaz tarafından çekilen, dönemin en büyük bütçeli Yeşilçam yapımı olan, Yılmaz Güney, Halit Refiğ, Ruhi Su, Tijen Par ve Kadir Savun gibi dev isimlerin yer aldığı Karacaoğlan’ın Kara Sevdası filmine dair değerlendirmemi de incelemenizi öneririm.
Ağzı Şeker Dili Nem’in Balıdır
Ağzı şeker dili nem’in balıdır
Ah ettikçe yüreğimi eritir
Bin katar içinde bu bir türlüdür
Urum’da Şam’da birdir bu gelin
Garip bülbül figan eder naz ile
Kılınç vurur kanlar döker gürz ile
İki bin gelinle dört yüz kız ile
Tartılsa çok ağır gelir bu gelin
Ağam kusur var mı şol kara kaşta
Dostumun sevdası kaynıyor başta
Tunus, Trablus koca Maraş‘ta
Reyhan’ın içinde birdir bu gelin
Hele bakın şu güzelin haline
Çift memeler iz eylemiş koynuna
Varın bakın Gürcistan’ın iline
Acem Buhara’da birdir bu gelin
Karac’oğlan der de: Yarim salınır
Ciğerciğim bölük bölük bölünür
Akibette bu dert beni öldürür
Bütün dünyada da birdir bu gelin
Aladır Gözü de Karadır Kaşı
Aladır gözü de karadır kaşı
Ayın on dördü gibi parlıyor döşü
Dünyayı gezersen bulunmaz eşi
Bağdat’ta Basra’da birdir bu gelin
Hiç hata yok şu kara taşta
Güzelin sevdası kaynıyor başta
Garp Trablus’ta koca Maraş‘ta
Reyhanlı içinde birdir bu gelin
Bir gelin kurban olsa diline
Trablus sarardın ince beline
Varsam senin Gürcü denir eline
Acem pınarında birdir bu gelin
Ağzı şeker dili nebi balıdır
Ah ettikçe yürekleri eritir
Bir katar içinde de bu bir tülüdür
Uzunhan şanı içinde birdir bu gelin
Anacığım da avaz eder saz ile
Kılıç vurur kanlar döker göz ile
İki bir daha da beş yüz kız ile
Tartsanız da ağır gelir bu gelin
Karac’oğlan der de: Fanidir fani
Sıtmalar tutmuş da karadır kanı
Rabbin eşine düşürmemiş seni
Büsbütün dünyaya değer bu gelin
Aşar Gelir Yaylasından Bir Güzel
Hama’dan ulanır Rakka’nın yolu
Aşar gelir yaylasından bir güzel
Halep diyarından geçin Beş Deli
Aşar gelir yaylasından bir güzel
Güz geldi aşiret göçmeye başlar
Karayurt Türkmeni Urum’da kışlar
Lahuri fes giyer simi zer saçlar
Aşar gelir yaylasından bir güzel
Yedeğinde bir Puhur’u çekerek
Sayasının topuğuna basarak
Sevdiğine ela gözü kısarak
Aşar gelir yaylasından bir güzel
Çukurova bayramlığın bağlamış
Balıklı’dan kekilini yağlamış
Sevdiğinden ayrı düşmüş ağlamış
Aşar gelir yaylasından bir güzel
Boğum boğum ellerinin kınası
Bir çift turunç göğsündeki memesi
Mor belikler topuğuna değesi
Aşar gelir yaylasından bir güzel
Nafak Pınarı’ndan Antep’in eli
Maraş‘tan Toros’tan Kemnun beli
Varıp konacağın Malya’nın çölü
Aşar gelir yaylasından bir güzel
Yayla yollarında göç katar katar
Ayranoz Gölü’nde kukkular öter
İner Erciyes’te kışlağa yeter
Aşar gelir yaylasından bir güzel
Savat kemer takmış ince beline
Düşüvermiş Urumeli yoluna
Melendiz’den Hasan Dağı salına
Aşar gelir yaylasından bir güzel
Karacoğlan bir güzelin derdinde
Tor balaban besler yiğit destinde
Köprücük’ten Kızılırmak üstünde
Aşar gelir yaylasından bir güzel
Bir Çift Turna Uçurdum Yozgat Dağından
Bir çift turna uçurdum Yozgat dağından
İzin aldım ağasından beyinden
Başı pörkenekli Çavuş köyünden
Erzurum çölüne konun turnalar
Ne çok olur Erzurum’un ağası beyi
Önüme gelir Bayburt’un dağı
Çiftlikli çimenli yolların sağı
Aşkale ovasına konun turnalar
Aşkale ovasında tellerin ığra
Dertlidir aşıkların sinesin doğra
Mihman düşme turnam Tokat’a uğra
Kazova çölüne uğran turnalar
Ne tez gelir Kazova’nın baharı yazı
Önüne gelir Yenihan’ın düzü
Çiftlikli çimenli koca Sarız’ı
Üleş’in gölüne konun turnalar
Üleş’i sorarsan dolu Ermeni
Deliktaş’a çıkıp da medhin vermeli
Şol gidi mancılığı gözden ırmalı
Kızlar Kalesi‘ne konun turnalar
Kızlar Kalesi’nden hemen uçun
Çavdarın gediğini selamet geçin
Zeytinli Ermeni’den bir kadeh için
Maraş’ın ardına konun turnalar
Maraş‘ın ardı Gavur Dağları
Çıkam Erciyes’e Gesi Bağları
Elleri mızraklı Türkmen beyleri
Saçsuna Suyu’na konun turnalar
Saçsuna Suyu’ndan Gürün’e uğra
Aşıntı deresinde batsın gerekmez neyne
Elbistanlı beylerine çok selam söyle
Amik Ovası’na konun turnalar
Amik Ovası’nda içerler şarap
Küçüğü büyüğü dil bilmez Arap
Yiğidin vatanı vay gidi Halep
Yükünüzü Reyhanlı’da tutun turnalar
Cesure göynücüğüm cesure
Seyran ettim gelip geçen yesire
Kuş doğandan öte koca Mısır’a
Sütdeniz çölüne konun turnalar
Karac’oğlan der ki dediceğin olursa
Şol gidi Halep mahsul verirse
Ben bir turnaya kefil olursa
Kastım ceremenizi görün turnalar
Bir Kız Bana Emmi Dedi Neyleyim
Değirmenden geldim beygirim yüklü
Şu kızı görenin del’olur aklı
On beş yaşında kırk beş belikli
Bir kız bana emmi dedi neyleyim
Birem birem toplayayım odunu
Bilem dedim bilemedim adını
Albıstan yanaklı Türkmen kadını
Bir kız bana emmi dedi neyleyim
Bizim ilde urum olur uc olur
Sızılaşır bozkurtları aç olur
Bir yiğide emmi demek güç olur
Bir kız bana emmi dedi neyleyim
Karac’oğlan der ki n’olup n’olayım
Akan sularınan ben de geleyim
Sakal seni makkabınan yolayım
Bir kız bana emmi dedi neyleyim
Çıktım Yücesine Baktım
Çıktım yücesine baktım
O dağların salın gördüm
İndim pazarını kurdum
O dağların hurin gördüm
Yandı Çukurova yandı
Eli bazlı beyler indi
Tutu uçtu kumru kondu
Akçadeniz gölün gördüm
Sevdiğimin adı Ayşa
Zülfün dizmiş ak gerdana
Yolum uğradı Maraş‘a
Bedestenin şalın gördüm
Göğsün de yaylanın hası
Silindi gönlümün pası
Mor Sünbüllü mağarası
Dede Beli’n karın gördüm
Erciyes’te yağan karlar
Seher ile göçen iller
Zamanede Elif derler
Bir küçücük gelin gördüm
Çağır Karac’oğlan çağır
Taş düştüğü yerde ağır
Güzel sevmek günah değil
Ben kitapta yerin gördüm
Dağlar
Dinleyin ağalar, size söyleyim
Arş-u Kürsü gider yolun var dağlar
Kar’ardıçlı, kamalaklı yüceler
Selvili, söğütlü yerin var, dağlar
Ahır Dağı‘ndan gör Maraş bağını
Engizek‘te derler ilin çoğunu
Bayra’dan, Bertiz‘den Konur Dağı’nı
Göksun güzel derler, ilin var, dağlar
Gün doğanda Gündüzlü’nün başına
Ak Dağ derler duman çöker başına
Göğdeli’de sümbüllünün peşine
Kabaktepe derler, şarın var dağlar
Karacaoğlan der de bitirdim çağı
O yüce Binboğa, Bolkar’ın dengi
Soğanlı yücesi koca Bey Dağı
Erciyes ulumuz, pirin var dağlar
Kalk Gidelim Atım Harap Haneden
Kalk gidelim atım harap haneden
Kısmetimiz versin mevlam yaradan
Eğrikol’a varam yedirem atım
Gece Eğrikol’da yatalım atım
Atıma bineyim edeyim sökün
Sağına soluna hamayil takın
Ağyar ırak derler Kefendiz yakın
Gece Eğrikol’da yatalım atım
At ile Kırım’ı aşdıktan geri
Dizgini boynuna düştükten geri
Ak Su’yun köprüsün geçtikten geri
Bu gece Maraş‘ta yatalım atım
Maraş‘tan ötesi uzak bir yoldur
Tatar Deresi‘nde dizginin kaldır
Öğle namazını Göksun‘da kıldır
Bu gece Göksun’da yatalım atım
Eyi derler Elbistan‘ın ovasın
Yaz getirir ılık ılık havasın
Koca Binboğa‘da şahin yuvasın
Gece Binboğa’da yatalım atım
Atım Öğrek’te dokudum çulunu
Üç güzele ördüreyim palanı
Som gümüşten döktüreyim nalını
Bu gece Öğrek’te yatalım atım
Karac’oğlan der ki yarin yar ise
Ağyar ile muhabbeti yoğ ise
Atım sende küheylanlık var ise
Gece yar koynunda yatalım atım
Maraş’tan Olur Beylerin Ulusu
Maraş‘tan olur beylerin ulusu
Urfa’dan gelir Kürdün valisi
Halep’ten Antep’ten şuradır berisi
Sılayı arz’ eden gelsin gidelim
Garipler yatağı Tarsus Adana
Ağalar olsun dost elinden dadana
Gitme demem sılasına gidene
Sılayı arzeden gelsin gidelim
Alt’ ay oldu ben çizmeyi giymeyi
Dost elinden şeker şerbet ezmeyi
Gönül ister kır at ile gezmeyi
Sılayı arzeden gelsin gidelim
Karacaoğlan der ki geldik faniye
Gönlüm sende tor sefil dünyaya
Ana dedik mağara olan binaya
Anayı arzeden gelsin gidelim
Uyuma Hey Deli Gönül Uyuma
Uyuma hey deli gönül uyuma
Yahyalı’dan aşan evler görünür
Sıvamış kolların hep samur geymiş
Maraş‘ın arkası dağlar görünür
Telebi de deli gönül telebi
İnletiyor Adana da dolabı
Koy yiğit eğlencesi koç çelebi
Çevresi reyhanlı bağlar görünür
Ilıktır da Akdeniz’in kenarı
Orda belli koç yiğidin hüneri
Yavşanlı’da olan koca çınarı
Yel vurur yaprağı parlar görünür
Tunus ovasına her gelen çöker
Yarın Çamurlu’ya yüz ordu konar
Höyüklü yüksektir bir duman döner
Başı pare pare karlar görünür
Küheylanı tavlasında çatılı
Pohuru da köşeği de katılı
Çadırımız Şam ilinde tutulu
Ortalık çadırlık beyler görünür
Karac’oğlan der ki zatıdan zatı
Yükledin de gitsin deveyi atı
Göçmek değil bizim ilin muradı
Yar ile gittiğim yollar görünür