AfşinDoğa

Arıtaş Suçıkan Mağarası ve Subatan Yaylası

Güncelleme: 3 Ocak 2020

Su kaynakları bakımından Kahramanmaraş’ın en zengin ilçelerinden bir tanesi Afşin’dir. Akpınar, Mağaragözü, Sahren gibi birçok su kaynağı bu ilçemizdedir. Su bölgenin kültürüne yansımış, ekonomisine şekil vermiştir. Ayrandede ve Hurman Çayı son devrin en büyük ozanlarından Mahsuni Şerif’in birçok türküsüne konu olmuştur. Türkiye’nin ilk balık üretim çiftliklerinden bir tanesi olan Tanır Alabalık bu bölgededir.

Bu su kaynaklarından en ilginci Arıtaş Suçıkanı’dır. Burayı sadece bölgede değil Türkiye’de ayrı bir yere oturtacak özelliği ise suyun; Binboğaların 2300 metre yüksekliğindeki bir vadisinde bulunan, 18 m’lik yüksekliğe sahip bir mağaranın içerisindeki 13 m’lik şelaleden dökülüyor olmasıdır. Bu suçıkanın diğer ilginç özelliği ise, kuş uçuşu yaklaşık 1 km uzaklıkta bulunan 100 m daha yüksek rakımdaki toprak zeminli bir düdenden batan suyun bu mağaradan çıkıyor olmasıdır.

Binboğaların Zirvesinde

Şuçıkan ve Subatan bölgesi tıpkı Ayranpınar Suçıkanı’nda olduğu gibi yaylara çok yakın bölgelerdir. Özellikle Subatanın kendisi Pazarcık’tan gelen yaylacıların konak yeridir. Bölge haziran-eylül ayları arasında yaylacıların konak yeridir. Bölgedeki 7-8 yayla onlarca ailenin otuz bine yakın küçükbaş hayvanına zenginliğini sunar. Çok yoğun bir şekilde peynir ve terayağı üretilir buralarda. Mayıs ayının sonu itibariyle özellikle yaylacıların henüz çıkmadığı yaylaların otla kaplı olduğu zamanı tercih ettiğimiz için, yaylacıları görüntüleyemedik. Belki ileriki tarihlerde yaylacılık faaliyetlerini görmek yaylacılarla sohbet etmek, sütü en doğal haliyle tatmak için özellikle gideriz buralara.

Binboğalar’da Yayla Yolları

Arıtaş’ın doğusundaki vadi yatağından devam eden yayla yolu üzerinden Suçıkan, Arıtaş’a(Hunu) 20 km Afşin’e ise 35 km uzaklıktadır. Karların eriyip, yağmurların kesildiği, toprağın kuruduğu dönemlerde, her tarafı kayalarla kaplı derin bir vadinin üst kısmında yer alan Suçıkan’ın 1 km yakınına kadar bu stabilize yayla yolunu takip ederek araçlarla ulaşmanız mümkün. Araç’tan indiğiniz noktada karşıda göreceğiniz devasa bir kapı gibi uzun ince girişe

sahip mağaraya yarım saatlik yürüyüşle ulaşabilirsiniz. Suçıkan’ın üst kısmında düz biz platoda bulunan Subatan’a ise araçtan indiğiniz yerdeki yayla yolunu 5 km daha takip ederek ulaşmanız mümkün. Araçla yaylanın içine ve suyun battığı yere kadar ulaşabilirsiniz. Macerayı sevenler ortalama bir buçuk saat sürecek 2 km’lik zorlu bir parkurda yaya olarak Suçıkan’dan  Subatan’a ulaşabilirler.

Yolun tamamını araçlarınızla gidecekseniz eğer haritanızı, GPS cihazlarınızı kullanmanız lazım. Bölgede bulunan her bir yaylaya erişen ayrı bir yolun bulunması kafanızı karıştırabilir. Dahası, en ufak yağmurda dahi toprağın, yumuşak bir çamura dönüşen yapısı nedeniyle araçla çıkılamayacak hale geldiğini unutmamanız lazım.

Görülmeye değer eşşiz bir yer olmasına, yol güzergâhı boyunca Afşin ve Elbistan ovası manzarası sunan geniş düzlüklerin Afşinliler tarafından haftasonları mesire alanı olarak kullanılmasına rağmen çok az kişinin bildiği, daha önce çok az kişinin ziyaret ettiği Suçıkana ilişkin birkaç fotoğraf, video ve blog yazısı dışında detaylı bilgi bulunmamaktadır. Subatan ile ilgili ise internette suçıkanın yanında adının anılması dışında hiçbir bilgi bulamamıştım. Bu bilinmeyene doğru bir keşif turu yapılmalıydı diyordum uzun süredir.

Ardıçlar ve Termik Santraller

Biz çıkışın büyük ölçüde yaya olarak yapıldığı ama görsel keyfin daha fazla olduğu bir dönemi tercih ettik. Eriyen kar sularının ve ara ara yağan yağmurların yollara geçit vermediği bir dönemde, henüz yaylacıların bölgeye çıkmadığı, dolayısıyla bitki örtüsünün en canlı haliyle bizleri karşıladığı mayıs ayının sonunda 4 kişilik ekiple Suçıkan yoluna düştük.

Aracımızı Suçıkan Mağarası’na 5 km mesafede bıraktıktan sonra yolumuza ara ara serpiştiren yağmur altında devam ettik. Yer yer bizi karşılayan yalnız ardıç ağaçlarını, aşağılarda uzayıp giden derin vadileri, uzaklarda ovanın içinde yalnız başına yükselen dumanlarıyla Afşin-Elbistan Termik Santrali’ni seyrederek ve fotoğraflayarak yolumuza devam ettik.

Zengin Bitki Örtüsü

“Hunu(Arıtaş) Dağı dumandır…” diyordu ya Mahsuni Şerif. O dağlardaydık. Hiç acelemiz yoktu. Kuş cıvıltılarını, uzaklardan gelen kuzu melemelerini dinliyorduk. Uzaktaki dumanlı tepelere yağan yağmur tanelerini rüzgâr üzerimize savuruyordu yer yer.

Deprengi ile çiğdem söktük

Yanımıza tüketmek için erzak ve kuruyemiş almıştık ama Suçıkan’a kadar bunlara elimizi çok fazla sürmedik. Yol üzerinde her yerde karşımıza çıkan karbonhidrat deposu olan soğanlı bitkilerden çiğdem, kenger ve eşkın ile kuzukulağı gibi vitamin depolarını bolca tükettik. Her Maraşlı’nın börek ve boranısı bildiği ve vazgeçemediği çirişten evlerimize götürmek için topladık.

Arıtaş Suçıkan Mağarası karşımızda

5 km’lik yolu yer yer yağış altında yaklaşık 3 saatte tamamladıktan sonra Suçıkan Mağarasını gördüğümüz tepeye ulaşmıştık. Mağaradan çıkan suyun gürültüsü ve mağara ağzındaki botanik bahçesini andıran zengin bitki örtüsü hepimizi büyülemişti. Ekipten daha önce iki kişi burayı defalarca görmelerine rağmen onlarda hayranlıklarını gizleyemiyorlardı. Bu mevsimde ilk defa geliyorlar ve burayı bu kadar canlı haliyle ilk defa görüyorlardı.

Arıtaş Suçıkan Mağarası

Mağara’nın içerisine girince hayranlığımız bir kat daha arttı. 18 m’lik ağzından başka tavana yakın bölümde iki küçük açıklığı daha olan mağaranın içerisinde dev bir kar yığını hala erimemişti. Mağara içerisindeki koyuktan çıkarak 13 metreden dökülen şelalenin gürlemesi birbirimizi duymamızı engel olacak kadar yüksekti.

Sıradışı Bir Mağara

Bölge halkının bilmediği sıra dışı bir bilgi daha var bu mağara ile ilgili. Boğaziçi Üniversitesi Mağara Araştırma Grubu’ndan iki kişilik ekip, 2010 yılında uydu görüntülerinden tespit ettikleri mağarada, suyun kesildiği yaz aylarında şelaleye tırmanarak ilerlemişler ve suyun geldiği yolun derinliklerini ölçümlemişler. Hazırladıkları rapora göre şelale ağzından 600 metre kadar ilerlemişler ve yer yer geniş galeriler ile karşılamışlar. Bu galeri fotoğraflarını da bulup sizlerle paylaşmak istedik ama o keşfi yapan mağaracıların arşivlerinde de yer almıyormuş fotoğraflar.

Havanın yağışlı olması nedeniyle Subatan’a gitmeden, Suçıkan’dan geri dönecek şekilde plan yapmıştık. Ancak Suçıkan’ın güzelliği hepimizi Subatan’ı da bu mevsimde görmeye ikna etmişti. 20 dakikalık dinlenmenin ardından Subatan’ın dik ve zorlu yoluna koyulduk.

Yükseldikçe bölgeyi en iyi bilen Mehmet abimiz yaylacıların ve çobanların bölgedeki tepe ve yaylalara verdikleri isimleri sıralıyordu tek tek. Halep Gösteren Tepe, Delizıbık, Taşoluk, Evciyurdu, İncilikız, Akkaya, Mortaş bunlardan bazıları.

Bir saatlik yorucu bir tırmanışın ardından son dik yamacın ucuna kadar yürüdüğümüzde ayaklarımızın altında Subatan’ı görmemizle yeniden yüzlerimizde gülümseme meydana gelmişti.

Beri: Yaylacıların süt sağma yerleri

Burayı daha önce gören iki arkadaş da büyülenmiş gibi bakıyorlardı. İlk defa suyun göl haline geldiğini görüyorlardı. Yaz aylarında, yaylanın iki tarafından oluşturduğu yatağı takip ederek kayaların dibindeki toprak zeminli düdene akan iki dere bulunurmuş burada. Bu mevsimde yağışların düdenin süzdüğü sudan fazla olması nedeniyle yayla sular altındaydı. Yüzey alanı 10 dekara yaklaşan gölün rengi laciverte çalıyordu. Tabanını yukarıdan görebiliyorduk. Gölün içinde yazları akan o iki dere de seçilebiliyordu. Bu iki dere yatağını takip ederek suyun battığı yere çevirdik gözlerimizi. Subatan’da suyun girdap yağacağını tahmin ediyordum ama su çok yavaş şekilde süzülerek battığı için herhangi bir akıntı dahi sezilmiyordu.

Arıtaş Subatan Yaylası Kösnü (köstebek) izleri

Oturduğumuz kayalıklarda, kuruyemişlerimizi atıştırıp, gücümüzü toplarken yaylacıların birkaç hafta sonra çadırlarını kuracağı yurtları, dumanlarla kaplı zirveleri, yaylanın göl sularına gömülmemiş yemyeşil düzlüklerini seyrettik. Saat 3’e geliyordu ve en az 4 saatlik yolumuz olduğunu biliyorduk. Gölün Subatan’ın bulunduğu kıyısına inmeden geri dönmeye karar verdik. Dönüşte nispeten uzun ama daha kolay olan araç yolundan yürümeyi tercih ettik. Subatan Yaylasını ve Mustafa oğlu yaylasını boydan boya kat ederken yine eşsiz doğa içinde kendimizi bulduk. Adım başı yöre halkının kösnü dediği köstebek izleriyle karşılaşıyorduk. Hayatımda hiç bu kadar köstebek izini bir arada görmemiştim. Sümbül, lale ve çeşitli çiçeklerle bezeli yaylalar bizi karşılıyordu. Eşlerimiz ve annelerimiz için sümbül de topladık. Yaylacıların terk ettiği yurtları ve barınakları, süt sağmak için sürüleri sıraya soktukları taştan örme yerleri görüyor ve buraya kesinlikle bir kere de yaylacılar için gelmek lazım diyorduk içimizden.

Yaklaşık 3 saat süren inişin ardından yorgunluk belirtileri okunuyordu yüzümüzden ama hepimiz de gördüklerimizin ve hissettiklerimizin bu yorgunluğuna değdiği kanaatindeydik.

Subatan Yaylası’nda flora

Eşsiz bir yürüyüş parkuru olduğunu düşündüğümüz bölgeyi bütün doğa tutkunlarına, dağcılara öneriyoruz. Mayıs ayının ortalarından itibaren karlar eridiği için yaya tırmanışa uygun hale geliyor bölge. Haziran ayından itibaren de bölgeye altı yüksek araçlarla ulaşmanız mümkün. En güzel zaman ise Mayısın sonu Haziran’ın başı. Zira yaylacılar çıktıktan sonra bitki örtüsü yavaş yavaş solmaya ve azalmaya başlıyor. Yaylacıların olduğu dönemde bölgeyi ziyaret edenler doğal yayla ürünleri satın alabilir, kahvaltı ve yemeklerini yaylacılardan tedarik edebilirler. Haziran ayının sonuna kadar Arıtaş Suçıkan Mağarası içindeki şelaleyi görmeniz mümkün. Temmuz ve Ağustos aylarında kuruyan şelaleden, Eylül ayından itibaren sonbahar yağmurları ile birlikte yeniden su akmaya başlıyor.

Arıtaş Suçıkan Mağarası Rotası

Mağaraya ve yaylara kadar çıkamayacak olanlar,  bölgedeki doğa severlerin yaptığı gibi yol üstündeki Afşin-Elbistan ovasını gören bir ardıç ağacının altında oturup, eşsiz manzarayı seyre dalabilirler.

Facebook Yorumları
Tıkla. Paylaş. Destek Ol.

Yusuf Köleli

Şeyma'nın eşi, Bilal ve Barış'ın babasıyım. Endüstri Mühendisiyim. Küçük şehirleri severim. Tarih ve arkeolojiye meraklıyım. Maraş'ı yürüyerek, bisiklet üstünde, yamaç paraşütüyle ve yüzerek keşfetmeye çalışıyorum.

2 thoughts on “Arıtaş Suçıkan Mağarası ve Subatan Yaylası

  • Fatih Mehmet Soysal

    Böyle doğa harikası yerleri biz doğa severlerle paylaştığınız için teşekkürler.Yalnız sizden bi ricam olacak.Gezdiğiniz gördüğünüz yerlerin uydu fotoğrafını yada gps koordinatlarını da paylaşırsanız memnun olurum.İyi çalışmalar

    Yanıtla
    • Fatih Bey. Daha önceden rota bilgisi yazımızda vardı. Herkesin rahatlıkla kullanabileceği yeni bir harita üzerinde çalıştığımız için kaldırmıştık. Öneriniz üzerine rotanın resmini tekrar ekledik yazımıza.

      Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir