DoğaTürkoğlu

Gavur Gölü: Maraş’ın Kızıldeniz’e Açılan Kapısı

Güncelleme: 28 Ağustos 2020

Ürdün Grabeninin Kuzey Ucu

Kahramanmaraş Kızıldeniz’e açılır dersek ne dersiniz?

Kızıldeniz’in Arap Yarımadası içlerine doğru uzanan kısmı Akabe Körfezi’nden başlayıp Lut Gölü ve Amik Ovası boyunca uzanan Ürdün graben sisteminin (jeolojide alçalmış yeryüzü bloğu) en kuzeyde sonlandığı yer Kahramanmaraş’tır. Akdeniz’in doğu kıyısında kuzey-güney doğrultusunda birbirine paralel uzanan iki dağ silsilesi arasında yer alan bu çöküntü alan, uydu fotoğrafları incelendiğinde Kahramanmaraş’tan Kızıldeniz’e ulaşan bir kanalı andırır adeta.

Ürdün Grabeni uydudan
Ürdün Grabeni Akabe Körfezi’nden başlar Ahır Dağı’nda son bulur.

Özellikle güney kısmı dünyanın en alçak bölgelerini oluşturan bu çöküntü hattı boyunca, denize ulaşamayan yüzey suları Lut (Ölü Deniz), Galile ve Amik gibi önemli göller oluşturmuştur. Bu göller barındırdıkları su potansiyeli ile bitkiler, hayvanlar ve insanlar için son derece elverişli yaşam koşulları oluşturmuştur. Dünyada yaşamın ilk görüldüğü değerli sulak alanlardan¹ olan bu göllerden bir tanesi de Türkoğlu ilçemizin 10 km güneyinde bulunan Gavur Gölü’dür.

Gavur Gölü bir zamanlar balıkçı kayıkçıları ile doluydu.
Gavur Gölü’nde yerli. Yıl 1906. Fotoğrafın öyküsü burada.

Biz bu çöküntü alan üzerinde kalan göllere diğer ülkeler kadar önem vermemişiz. Bugün İsrail sınırları içerisinde kalan Galile Gölü bölgenin en önemli turizm merkezlerinden bir tanesi konumundadır. Bizde ise bu göller 1950’lerden itibaren sıtma kaynağı olarak değerlendirilmiş ve kurutularak, tarım ve hayvancılık faaliyetlerine, özellikle manda ve inek yetiştiriciliğine alan açılmaya çalışılmıştır. Kurutma çalışmaları büyük oranda başarılı olsa da Gavur Gölü hala varlığını sürdürmekte, bölgeye can vermeye devam etmektedir.

Gavur Gölü yüzeyinde papatyalar
Gavur Gölü papatyalarla kaplanmış. 2015

Kurutma çalışmaları sonucunda açılan devasa kanallarla Gavur Gölü, sularının büyük bölümünü Aksu Çayı’na boşaltmaktadır. Bugün ilkbaharda 30.000 dekar yüzey alanına kadar ulaşabilen göl, yaz aylarında Minehöyük’ün 1 km batısındaki sadece birkaç dönüm yüzey alanına sahip bölgeye hapsolmaktadır.

Gavur Gölü uydudan böyle görünüyor
Pac-Man Gavur Gölü’nü kemirirken.

Karların eridiği ve yağmurların devam ettiği aylarda Maraş’tan Adana istikametine giderken Türkoğlu ilçesini geçtikten sonra yolun solunda göz alabildiğine uzanan bu gölü, bazı yıllar haziran ortalarına kadar görebilirsiniz. Göl nisan ve mayıs aylarında, üzerine beyaz bir çarşaf örtülmüş, sanki bir toz tabakası ile kaplanmış gibi görünür uzaktan. Yaklaşınca suyun üzerindekilerin papatya olduğunu görür ve şaşırırsınız. Suda papatya mı yetişirmiş diye?

Kuşların Göç Yolları Üzerinde Önemli Bir Nokta

Yüzlerce kuş türü kurutma çalışmalarına kadar Avrupa ve Kafkasya ile Afrika arasındaki göç yolları üzerinde Gavur Gölü’nde konaklardı. O dönemler Gavur Gölü kuş cenneti olarak anılırdı. Balıkçıl, turna, pelikan, uzunbacak gibi birçok tür artık konaklamıyor sadece mola verip su ihtiyaçlarını karşılayıp yollarına devam ediyor.

Gavur Gölü'nde göçmen kuşlar
Gavur Gölü’nün son kuşları

Bugün Gavur Gölü, her türlü olumsuzluğa rağmen Kahramanmaraş’ın en iyi kuş gözlemi yapılabilecek noktalarından bir tanesi. Göçmen kuşları ve gölü seyretmek isteyenler için birkaç tane ideal nokta var: Beyoğlu’ndaki Kale Park, Ceceli yol ayrımındaki tepe ve Minehöyük’ün yüksek sırtları.

Gölü daha yakından görmek isteyenler içinse Adana yolundan Minehöyük tarafına döndükten sonra kurutma çalışmaları kapsamında açılan devasa kanalların her iki yakasında bulunan ve gölü bölümlere ayıran yollar tek alternatiftir. Bu yolların bazıları su seviyesinin yüksek olduğu dönemlerde su altında kalmış olabilir, takip ettiğiniz yol sizi gölün içine ulaştırabilir. O nedenle yol işaretlerine dikkat etmekte ve aracınızın hızını yükseltmemekte fayda var.

Gölde bugün birkaç balık türü de yaşıyor. Henüz tadamadık ama Maraş’ta sadece bu gölde yetiştiği söylenen ve pullu balık denen balığı yöre halkı ziyadesiyle methetmektedir. Gölde kurbağa avcılığı da yapılmaktadır. Köylüler tarafından avlanan kurbağalar Adana ve diğer illerdeki su ürünleri tesislerinde işlenerek turistik bölgelerdeki lüks restoranlara ve yurtdışına satılmaktadır.

Gavur Gölü Üstünde Yüzen Adalar

Yazıyı ilk yayınladıktan bir yıl sonra internette altındaki not olmadan karşıma çıkan ve Elbistan’da çekildiği belirtilen eski bir fotoğrafın izini sürerken fotoğrafın yayınlandığı asıl kaynağa (Asya Türkiyesi ve İran-Mezopotamya Sınırındaki Dağlardan Coğrafi Karakter Resimleri, Hugo Grothe, 1909, Liepzig)  ulaştım ve fotoğrafın Gavur Gölü’nde 1906-1907 yıllarında Hugo Grothe tarafından çekildiğini öğrendim. Daha ilginci ise altındaki Almanca notta gizliydi:

Gavur Gölünün yüzen adasındaki Kürtler çalı kulübelerinin önünde. Yazın Nurhak dağında(Elbistan’ın Doğusu) konaklarlar

Hugo Grothe Gavur Gölü
Gavur Gölü’nde Yüzen Ada. Yıl 1906. Fotoğrafın öyküsü burada.

Yüzen adalarla ilgili araştırmalarım sürekli devam etti. Maraş Alman Misyonunun 1900’lerin başında yayınladığı dergide Yüzen Adalar hakkında detaylı bir gezi yazısını keşfedip çevirdim. Yüzen adalara ulaşım, adalar üstündeki hayat, göl hakkındaki efsaneler ve daha fazlası bu bağlantıdaki yazıda.

Verimli göllerde yetişen bitkilerin dal ve köklerinin zamanla bir araya gelerek su üzerinde hareketli ve yaşayan adacıklar oluşturduğunu biliyordum. Bunun ülkemizde en bilinen örneği yaz aylarında ziyaretçi akınına uğrayan Bingöl Solhan’daki ortalama 20 m² yüzey alanına sahip yüzen adalardır. Gavur Gölü’nde kurutulmadan önce yüzen adalar varmış. Hem de üzerine göçerlerin çadır kurup yerleşebileceği kadar büyük yüzen adalar. Neleri yoketmişiz kendi elimizle.

Bütün Canlılar İçin Hayat Kaynağı

Gavur Gölü sadece papatyalara, yüzen adaları oluşturacak su bitkilerine, kuşlara ve kurbağalara can vermemiş. 2000 yıl öncesine kadar Maraş Fili’ne dahi ev sahipliği yapacak düzeyde hayat kaynağıymış Gavur Gölü. Maraş düzlüklerinde artık sadece Afrika ve Asya’nın belirli bölgelerinde bulunan filler adımlarmış o zamanlar.

Anadolu’nun en büyüğü Maraş Fili, 2500 yıl öncesine kadar Gavur Gölü’nde yaşardı.

12 Ocak 1890 tarihli bir Osmanlı arşiv belgesinde Gavur Gölü’nde balık avcılığı ile sincap, sansar ve samur derisi ticareti yapıldığı belirtilir.

Bu sulak alan aynı zamanda insanlar içinde ideal yaşam koşulları hazırlamıştır binlerce yıl önce. Gavur Gölü’nün çok yakınında bulunan Domuztepe Höyüğü’nde yapılan çalışmalar buranın; 8000 yıl önce henüz ilk şehirler(yönetilen, kuralları olan) dünyada kurulmamışken birkaç bin kişilik nüfusu ile o zamanlarda dünyanın en büyük yerleşim bölgesi olabileceğini göstermiştir. Domuztepe Höyüğü’nün sakinleri kesin olarak bilinmemekle birlikte; çevresel veya sosyal nedenlere bağlı olarak sadece 1000 yıl yaşadıktan sonra bölgeyi terk etmişlerdir.² Maraş Fili’nin neslinin tükenmesi de Domuztepe yerleşiminden 4000-5000 yıl sonraya denk gelmiştir. Müze bilgi kartlarında ve yaptığım okumalarda karşıma çıkmayan bu bağlantı çok ilginçtir ve bugüne kadar yapılmamışsa eğer uzmanlarca araştırılması gereken önemli bir konudur. Muhtemelen Domuztepe yerleşimi sonrasında Gavur Gölü’nün tahribata uğramaya başlamasıyla kendine yaşam alanı bulamayan Maraş Fili, bugün hala akraba türleri Asya’da yaşamını sürdürse de, tarih sahnesinden 2000 yıl önce silinmiştir.

Gavur Gölü'nün ortası
Gavur Gölü’nün ortasında

Artan dünya nüfusuyla zaten her yıl daralan sulak alanlardan biri olan Gavur Gölü, yarım yüzyıl kadar önce başlayan ve tüm Türkiye’de olduğu gibi yeni tarım alanları oluşturma ve sıtma ile mücadelede uygulanan yanlış politikalar kapsamında kurutulmak istense de tamamen kurutulamamıştır. Gavur Gölü’nde yaşayan kuşlar, yılanlar ve diğer canlıların sayıları her geçen yıl azalsa da göl çevreye hayat sunmak için adeta inat etmiş ve kurumamıştır. Bugün ise tüm Türkiye’de uygulanan sulak alanların kurutulması politikasının yanlış olduğu anlaşılmış ve bu alanların tekrar eski haline getirilmesi, en azından ileriki nesillere küçük bir modelinin korunarak aktarılması konusunda farkındalık oluşmaya başlamıştır.

Umarız bu farkındalık gölü yok olmaktan kurtarmak, yeniden rehabilite etmek ve tekrar kuş cennetine çevirmek adına projelere ve somut adımlara dönüşür. Bu şekilde Maraş Fili yeniden hayat bulmayacak ama kuşları ve balıkları kaybetmemiş olacağız.


Dipnotlar

¹ Doç Dr. Serhan Oksay – Kadir Has Üniversitesi, Dağların Gazeli Maraş, YKY, 2010

² Stuart Campbell – Manchester Üniversitesi, Dağların Gazeli Maraş, YKY, 2010

Facebook Yorumları
Tıkla. Paylaş. Destek Ol.

Yusuf Köleli

Şeyma'nın eşi, Bilal ve Barış'ın babasıyım. Endüstri Mühendisiyim. Küçük şehirleri severim. Tarih ve arkeolojiye meraklıyım. Maraş'ı yürüyerek, bisiklet üstünde, yamaç paraşütüyle ve yüzerek keşfetmeye çalışıyorum.

One thought on “Gavur Gölü: Maraş’ın Kızıldeniz’e Açılan Kapısı

  • Faruk

    çok güzel açıklayıcı bir yazı olmuş, maraşa dair güzel bir kaynak oluşturuyor siteniz.
    Elinize sağlık.

    Yanıtla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir