Benim Adım Ali Kayası
Güncelleme: 11 Mayıs 2020
Adım, Ali Kayası. Maraş’ta kimse yokken ben vardım. Gurgum Prensi Halparuntaş Maraş Aslanı‘nı kale kapısına bağlamamıştı henüz. Maraş Fili, Gavur Gölü’nde gezmiyordu o zamanlar. Yavuz Sultan Selim Dulkadir topraklarında kaplan avına da çıkmamıştı. Anlayacağınız bir başımaydım buralarda. Hiç karşılaşmadığımız halde; ikimizin de heybetine hayran kalarak nesiller boyu anlattığınız hikayelerle ismini bana layık gördüğünüz Ali’nin sırtına, ihanetin zehirli hançeri saplanmamıştı daha.
Doğanın Ali Kayası
Ben Ali Kayası. Elli milyon yaşındayım. Kıtalar yükselip içinde hapsolduğum Tetis Denizi, kıvrılan dağlar arasından akıp uzaklaşırken dünyaya geldim. Doğumum sancılı olmuştu. Zeytun, Fırnız ve Tekir çayları ayrı ayrı yamaçlarımı kemiremedi. Üçü bir araya gelip bir değirmen gibi öğüttüler eteklerimi, budadılar kollarımı. İki yüz metre derinime ulaşıp daha kuzeyden çağlayarak Torosları yarıp Kısık Vadisi‘nden akan Ceyhan’ın kollarına attılar kendilerini.
Bir başıma yükselip seyrederken alemi ikiye böldü akan suyun kudreti beni. Ben bir tarafta, ikizim Güredin diger tarafta kaldı. O zamandan beri karşılıklı olarak bakışır dururuz birbirimize.
Üstüme yorgan olan sular çekilirken, güneş yetişti imdadıma, ısıttı beni, yeni dostlar getirdi bana. İlk olarak bitki örtüsü sardı her bir yanı. Sedirler, ladinler, köknarlar, meşeler, çamlar, sandal ağaçları bitti başımda. Bitkileri hayvanlar izledi. Memeliler, sürüngenler yamaçlarımda; balıklar ve yumuşakçalar vadilerimdeki sularda; yırtıcı ve ötücü kuşlar tepemde gezinmeye başladı.
İnsanın Ali Kayası
En son siz geldiniz. Yamaçlarımdaki kayaları oyup sığındınız, sarnıçlar, mezarlar, kaleler inşa ettiniz. Birbirinizle savaştınız. 877’de Basil, 1068’de Diyojen’in orduları geçti yanıbaşımdan. Zeyneddin Karaca’nın beş bin atlısı, 1335’de Elbistan’dan Kozan’a boş gidip ganimetlerle yüklü olarak döndüler. Eteklerimden akıp Akdeniz’e ulaşan sulara en gösterişli köprüleri kuracak Dulkadiroğulları Devleti işte böyle kurulmuştu. Gördüm hepsini, şahit oldum.
Geçilmez vadilerime köprüler kurmakla yetinmediniz ayak uçlarımdan yollar geçirdiniz. Hayvanların en büyüklerini ürküten, en gürültücülerini sivrisineğe çeviren demirden dev makineler yapıp bu yollarda yürüttünüz. Maraş-Göksun arasında bu kocaman makinelerle seyahat ederken suyun tam karşısında durup, benim heybetimi izler, sonra bana taş atma yarışına girerdiniz. Heybetim sizi yanıltır, beni size yakın gösterirdi. Çok taşladınız ama şimdiye kadar yetiştirebilen olmadı. 80 den önce doğup yanıbaşımdaki yolda seyahat etme şansı bulanlar hatırlar bu durumu.
Sizler çoğaldıkça etrafımı saran zengin bitki örtüsü ve yaban hayatı yaşama sansı bulamadı. Yoğun tarımsal faaliyetleriniz nedeniyle yerüstü suları yetmedi size. Yer altına kocaman borular uzattınız, damardan kan çeker gibi toprağın canını dev şırıngalarla çekip yüzeye çıkarttınız. Bunlar da yetersiz kalınca kocaman duvarlar örüp Ceyhan’ın en güzel vadilerine köyleri, ovaları küçük tepeleri yutan barajlar inşa ettiniz.
Gömüldüğüm sular çevreden akıntıyla kopup gelen zengin mineraller nedeniyle turkuaz renge büründü, gözleri kamaştıran bir halı gibi ayağıma serildi. O günden beri şanım daha da arttı. Yürüyerek başımın üstüne kadar çıktınız. Bisikletle bile gelmeye başladınız. Kolay yolu seçenler gezi tekneleriyle sudan yaklaşıp izledi beni.
Ben Ali Kayası. Elli milyon yaşındayım. Üçüncü jeolojik zamanda Tetis Denizi’nden doğmuştum. 1990’da Menzelet Barajı’nın sularına belime kadar gömdünüz beni.
Ulaşım
Bana ulaşan birkaç yol var ama ben Maraş’tan Kayseri istikametine giderken Kürtül tepesindeki çeşmeden sağa dönerek Kavkurt yolunu takip etmenizi öneririm. Kavkurt sonrası ulaşacağınız Bulutoğlu’nun uzak mezralarındaki birkaç haneye selam verin. Kuş uçmaz kervan geçmez, telefon çekmez bu dağlarda yöre sakinleri haberdar olsun sizlerden. Sizi bana yönlendirecek yolu gösterecekler ve nelere dikkat etmenizi hatırlatacaklardır. Bana ulaşmak o kadar kolay değil. Biraz zahmete katlanmanız lazım. Yolun son 2 km’si yürüyerek aşmanız gerekiyor.
Gelirken yanınızda bol su getirin. Maraş her ne kadar su yönünden zengin olsa da benim yanıbaşım kuraktır. Giderken şehirden getirdiğiniz ne varsa tekrar şehre götürmeyi unutmayın. Bizim ambalaj atıkları ve çöplere pek ihtiyacımız olmuyor.
Ali Kayası sonunda dayanamamış dile gelmiş.
Ali Kayası’na ve onun sesine ses katan Maraş Avucumda’ya selam olsun.
çok güzel yorumlamışsınız Ali Kayasını ellerinize saplık