AndırınGöksunTarih

Yavuz Sultan Selim’in Dulkadir Topraklarında Kaplan Avlaması

Güncelleme: 21 Nisan 2020

Yavuz Sultan Selim’in Dulkadiroğlu topraklarında kaplan avladığını Hünername isimli eser bize aktarıyor.

Hünername

Sultan III. Murad döneminin saray tarihçisi (şehnameci) Seyyid Lokman bin Hüseyin bin el-Aşuri el-Urmevi tarafından 1579-1584 yılları arasında hazırlanan Hünername, Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’den, Yavuz Sultan Selim’e kadar olan padişahların tahta çıkışlarının (cülus), ölümlerinin, her türlü vasıflarının, dönemin av eğlencelerinin ve savaşlarının anlatıldığı bir tarih kitabıdır.

Aherli kağıt (nişasta, şap ve yumurta akından oluşan aher kağıtlara yazmaya elverişli hale gelmesi için sürülür) üzerine 485 mm boy 305 mm eninde, 234 sahife olan Hünername, tek nüsha olarak hattat Bosnalı Sinan bin Mehmed eli ile iri talik hatla yazılmıştır. Başlıkları altın suyuna batırılmış, kenarları da altın bezemeli olan Türk kitapçılık sanatının zirvesi konumundaki Hünername’nin aslı, Topkapı Sarayı Müzesinde muhafaza edilmektedir.

İçerisinde Osmanlı üslubunda harikulade 43 adet minyatür de vardır. Minyatürler Nakkaş Osman (19), Mehmet Bey(10), Ali Çelebi (6), Molla Tiflisi(3), Mehmet Bursavi(3) ve Veli Can’ın(2) eserleridir.

Yavuz’un Dulkadir Topraklarındaki Kaplan Avı

Nakkaş Osman’ın eserdeki 19 minyatüründen bir tanesinde, Yavuz Sultan Selim’in Dulkadiroğlu Hükümdarı Alaüddevle üzerine sefere çıktığı esnada, otağını kurduğu yerde kaplan avlaması resmedilmiştir.

Üzerlerinde ardıca benzeyen birkaç ağacın bulunduğu dağların eteğindeki düzlükte, kıvrılarak akan bir nehir görülmektedir. Düzlükte biri beyaz diğeri siyah av köpekleri tavşan ve ceylanları kovalamaktadır. Dağlarda şahinciler avlarını gözetlemektedir. Siyah atının üstünde beyazlar içerisindeki Yavuz, dağdan inen beyaz kaplanı şeşperiyle (At üstünde kullanılan bir tür topuz) başından vurmuştur.

Yavuz’un Dulkadir Topraklarında Kaplan Avı

Minyatürün üst bölümüne üçer satırlık üç sütun halinde aşağıdaki dizeler yazılmıştır.

Zülkadir mülkünde olup şehr-i çend (birkaç şehir)
Şahı Selim gezer olup ruhsarı (yüz, çehre) süvar (atlı)
Tarumar etti Van’ı makam Parsın (İran)

Gördü bir kaplanı hışmiyle gelir
Say (emek) içun iderdi azim kuhsar (dağ tepesi)
Hepsiyle yerlinki oldu hep

Dağdan kaçıb şikara (av hayvanı) atılır
Erişip kaplana saldı şeşperin
Buldu sureti gapdan şekli acib

İran seferi sonrasında Yavuz’un ordusu 1515 yılında Dulkadiroğulları üzerine sefere çıkmıştı. Bugün Andırın Göksun arasında bulunan Turnadağı’nda yapılan savaşı Osmanlı kazanmış, Dulkadiroğulları yıkılmış, beyliğin son hükümdarı Alaüddevle Bozkurt Bey oğullarıyla birlikte öldürülmüştü. Yavuz’un Osmanlı ordusunun başında bulunmadığı, yakınlarda Andırın’dan doğup Kadirli’ye doğru akan Savrun Çayı’na yakın bir yerde otağını kurduğu tarihi kaynaklarda yer almaktadır.

Yavuz Sultan Selim’in anne tarafından öz dedesi olan Alaüddevle’nin idamını görmemek için böyle bir ava çıktığı söylenir.

Anadolu Parsı: Nam-ı Diğer Kaplan

Miyatüre baktığımızda tepeden ovaya doğru inen yaralı hayvanın kaplana pek de benzemediğini görürüz. Üzerinde çizgiler yerine benekler vardır. Yavuz’un avı aslında bir parsdır. Evrensel adıyla leopar.

Burada bir yanlışlık yok aslında. Anadolu insanı hiçbir zaman gerçek bir kaplan görmedi doğal ortamında. Kuzey Doğu Anadolu ve Doğu Anadolu’nun İran sınırlarındaki birkaç Hazar Kaplanı kaydı dışında Anadolu içlerinde Türklerin hüküm sürdüğü dönemlerde kaplan varlığıyla ilgili hiçbir veri yok elimizde.

Anadolu yaban hayatının büyük kediler familyasının zirvesinde leopar yani Anadolu Parsı bulunuyordu. Leopar alt türlerinin içinde en büyük gövdeye sahip Anadolu Parsı, her türlü ortamda gizlenme yeteneği, birden çıkıp avını kapması ile meşhurdu. Bu nedenle ismi de kaplan olarak biliniyordu. Hala Anadolu Parsı’nın bir zamanlar bulunduğu kırsaldaki ihtiyarlara parsı sorsanız bilmezler ama kaplan derseniz hemen heybelerindeki hikayeleri anlatmaya başlayacaklardır.

Küskün Deresi

Bu minyatür de o dönemlere ait. Üstündeki beyitlerde Dulkadiroğulları topraklarında olduğu belirtiliyor ama tam yeri söylenmiyor. 1969 yılında ilk kez Yapı Kredi Yayınları tarafından yayınlanan Hünername’nin sadece minyatürlerini içeren kopyasında bu minyatürün altına şu not düşülmüş.

“Yavuz Sultan Selim’in Dulkadir Hükümdarı Alaüddevle’ye karşı seferi sırasında Küskün Deresi kenarında otağ kurduğu yerde kaplan avlaması.”

Küskün Deresi, Maraş ve civarında günümüzde bilinen bir isim değil. Bu bilgi Hünername’nin metin bölümünden alınmış olabilir ama bu konuda 1969 tarihli yayında bir açıklama göremedim. Tarsus yakınlarında benzer isme sahip Kuskun Deresi var ancak Tarsus hiçbir dönemde Dulkadiroğlu egemenliği altına girmemiştir. Belki de yanlış bir okuma ile savaşın meydana geldiği Göksun, Küskün’e dönüşmüştür.

Alaüddevle’nin Osmanlı ordusu tarafından tam olarak nerede yakalanarak idam edildiği, bedeninin nereye defnedildiği konusunda tartışmalar sürmektedir. Andırın’ın Çuhadarlı Mahallesi sınırları içerisinde, Maraş Kalesi‘nin kuzeybatısındaki Aladan tepesinde ve Elbistan Ulu Camii bahçesinde Alaüddevle’ye ait olduğu iddia edilen kabirler mevcut.

Arkasında tam olarak nerede yapıldığı, Alaüddevle’nin başsız bedeninin nereye defnedildiği gibi çok fazla cevaplanmamış soru bırakan Turnadağ savaşı gibi; bu minyatürün Dulkadiroğlu topraklarında  o dönemler kaplanların yaşadığı hangi bölgeyi resmettiği de uzmanların izahatına muhtaçtır.

Yaban hayatına meraklıysanız 1879 yılına ait Maraş yaban hayatının anlatıldığı bu seyahatnameye göz atmanızı öneririm.

Facebook Yorumları
Tıkla. Paylaş. Destek Ol.

Yusuf Köleli

Şeyma'nın eşi, Bilal ve Barış'ın babasıyım. Endüstri Mühendisiyim. Küçük şehirleri severim. Tarih ve arkeolojiye meraklıyım. Maraş'ı yürüyerek, bisiklet üstünde, yamaç paraşütüyle ve yüzerek keşfetmeye çalışıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir