Kanlıdere Köprüsü

Güncelleme: 26 Kasım 2025

Kahramanmaraş’ın tarihi mahalleleri Ahır Dağı’nın eteğindeki tepelerde kurulmuştur. Bu tepeler mevsimine göre coşup kuruyan derelerin aktığı vadilerle birbirinden ayrılmıştır. Şehrin tarihi kent merkezi etrafındaki mahalleleri birbirine bağlamak için bir asır öncesine kadar bu dereler üzerinde değişik tarzda inşa edilmiş birçok köprü bulunurdu.

Zamanla derelerin suları yer altına döşenen kanallara alınarak ıslah edilmiş, neredeyse tamamı yüksek mahalleler ile tarihi kent merkezi arasında ana ulaşımı sağlayan hala Şekerdere, Akdere ve Kanlıdere gibi coğrafi karakterlerinden gelen isimleriyle anılan yollara dönüştürülmüş. Bu dereler üzerindeki köprülerin küçük, nispeten sanat değeri düşük olan pek çoğu bu süreçte yıkılmış ve günümüze ulaşmamış. Kentin etrafındaki büyük akarsular üzerine kurulup yakın zamanda baraj altında kalan köprüler de benzer kaderi yaşamıştı.

Onca köprü arasında günümüze ulaşan yegâne köprü Ekmekçi ve Fevzipaşa Mahallelerini birbirine bağlayan Kanlıdere Köprüsü’dür. Köprü ismini altından akan dereden alır. Derenin isminin taşkın zamanlarında Ahırdağı’ndan kopup gelen topraklardan geldiği de söylenir. Osmanlı’nın Dulkadiroğullarını egemenliğini altına aldıktan sonra derenin batısına yerleştirdği Beyazıd ailesi ile doğusunda yaşayan Dulkadiroğlu ailesi arasında uzun süre devam eden kimi zaman kanlı hale dönüşen mücadelelerden aldığı da…

Unutulan Tarih

1980 yılında kültür varlığı olarak tescil edilen köprünün, batı ayağında çakılı tescil levhasındaki bilgilere göre Osmanlı’nın son dönemlerine tarihlendiği belirtilse de köprünün Cumhuriyet Dönemi’nde yapıldığı bilinmektedir.

Aynı yerde, yapılış tarzı ve kullanılan malzemeden hareketle Dulkadiroğulları dönemine ait olduğu düşündüğüm, Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar kullanılan bir başka taş köprünün varlığını tarihi fotoğraflardan biliyoruz. Fotoğraflardan diyorum zira mevcut köprünün resmi tescil çalışmalarında dahi eski köprüden hiç bahsedilmemiş. Mevcut köprünün Osmanlı dönemi eseri olduğu söylenmiş. Maalesef çok çabuk unutan bir yapımız var.

1936’tan itibaren köprünün altından geçen derenin ıslah edildiğine dair çok fazla haber dönemin ulusal gazetelerine yansımış. Haberlerde derenin özellikle kurak mevsimlerde evsel atık sular nedeniyle kirlendiği, kötü koktuğu ve hastalık kaynağına dönüştüğü belirtilmektedir. Çözüm olarak şehir içinden geçenin derenin tonoz içine alınıp tamamen kapatılmasına ve üzerinin geniş bir yola dönüştürülmesine karar verildiğini yine bu haberlerden öğreniyoruz.

Haberlerde eski köprünün yakınına yeni köprünün yapılmaya da başlandığını okuyoruz ama köprünün hangi amaçla yapıldığını tam olarak anlayamıyoruz. Tahminime göre eski köprünün hem üstünün hem de kapatılan derenin yerine oluşturulan yolla birlikte altının araç geçişine müsait olmaması nedeniyle yıkımına karar verilmişti. Ama bu detayı haberlerde okuyamıyoruz. Belki eski köprü artık restore edilecek durumda bile değildi. Önceki dönemlerdeki taşkın ve sellerde ayakları yara almıştı. Bunların tamamı tahminlerim zira bölge sakinleri ile yaptığım görüşmede bu dönemleri hatırlayan birilerine hiç denk gelmedim. 1939 yılına kadar olan haberlerde köprü inşaatın devam ettiğini anlıyoruz. Eski köprünün tam olarak ne zaman yıkıldığını bilemiyoruz ama haberlerde kullanılan görsellerde yeni köprü yapılırken eski köprünün hala ayakta olduğu görülüyor. Yeni köprünün açılışına ve inşaatın tamamlanışına dair bir habere de ulaşamadığım için yeni köprünün de ne zaman tamamlandığını kesin olarak bilemiyorum. Muhtemelen 1939 yılı sonu 1940 yılı başında bu günümüzdeki Kanlıdere Köprüsü hizmete açılmış olmalı.

Yaklaşık 8 metre yüksekliğinde fil ayaklar üzerinde yükselen, 5 metre genişliğinde, 30 metre uzunluğunda, üç yuvarlak kemerli  anıtsal ölçülere sahip yeni köprü hala ilk günkü sağlamlığını koruyor. Bazı söylentilere göre bu köprünün inşaatında o dönemler yıkılan Fransisken Kilisesi‘nin taşları da kullanılmış.

Yeni köprünün inşaatı sırasında çekilen fotoğrafta görülen günümüze ulaşmayan eski köprünün sivri kemerli ana açıklığa sahip olduğu anlaşılıyor. Eski köprüye ilişkin Alman arşivlerinden bulduğum aşağıdaki fotoğrafta ise köprüyü yaklaşım yollarıyla birlikte görebiliyoruz.

Kanlıdere Köprüsü günümüzde yalnızca şehrin iki tarihi tepesini birbirine kavuşturmakla kalmıyor, aynı zamanda geçmişin izlerini bugüne ulaştırıyor. Yolunuz bir gün şehrimize düşerse, sizi tarih kokan eski Maraş sokaklarına ulaştıracak Kanlıdere Köprüsü’nden mutlaka geçmenizi öneriyorum. Olur da bu fırsatı mayıs veya haziran aylarında yakaladıysanız köprünün batı yakasında aşağıdan yukarıya uzattığı dallarıyla size taze meyvelerini sunan dut ağacının ikramına da hayır demeyin.

Kanlıdere Köprüsü Nerede

Tarihi kent merkezinde, Ulu Cami’nin kuzeyinde uzanan Kanlıdere Caddesi’nde yer alır.