Kültür-Sanat

Fütuhu’l Buldan Eserinde Maraş’ın Fethi

Güncelleme: 16 Aralık 2021

Ahmet B. Yahya B. Cabir El Belazuri

9. yy İslam tarihçisi. 820 yılında Bağdat’ta doğdu. Döneminin en seçkin tarihçilerinden biri olan Belazuri, eserlerini oluşturmak için kendinden önceki tarihçilerin günümüze ulaşmayan eserlerini inceledi, Suriye ve Mezopotamya’ya geziler düzenledi, sözlü rivayetleri derledi. İslam Devleti’nin Peygamber’den kendi çağına kadar uzanan fetihlerini anlattığı Fütuhu’l Buldan (Beldelerin Fethi) en bilinen eseridir. 892 yılında Bağdat’ta vefat etti.

Fütuhu’l Buldan (Beldelerin Fethi)

Belazuri’nin en bilinen eseri olan Fütuhu’l Buldan, Hicret ile Medine’de doğan İslam Devleti’nin 9. yy’a kadar Arap Yarımadası, Mezopotamya, Anadolu, Kuzey Afrika ve İspanya’ya kadar olan yayılışının anlatıldığı döneminin günümüze ulaşan en kapsamlı tarih kitabıdır. Belazuri eserini ortaya koymak için Suriye ve Mezopotamya’ya uzun seyahatler gerçekleştirmiş olmasına rağmen Arap geleneğindeki tarih anlatıcılığının rivayete dayalı yapısından tam olarak kurtulamamıştır.

Oryantalist bilim insanlarının ilgisini çeken eser tarihin tozlu raflarında keşfedilerek ilk olarak 1870’de Latince yayınlanmıştır. 1916’da İngilizce’ye, 1917’de Almanca’ya çevrilmiştir. Türkçe’ye ise ancak 1987 yılında tam olarak çevrilmiştir.

Maraş’ın 8. ve 9. yy’da Bizans ve Abbasiler arasında sürekli el değiştirmesinin anlatıldığı erken dönem tek doğulu kaynaktır. Sonrasında ortaya koyulan tüm eserler de kendisine dayanmaktadır. Bu nedenle her ne kadar daha önce Türkçe’ye çevrilmiş olsa da, her araştırmacı için daha kolay erişilebilir olması adına kitabın Maraş’ın fethine ilişkin uzun anlatımlarının olduğu bölümlerini çevirip yayınlamaya karar verdim.

Aşağıda okuyacağınız metin, Lübnan asıllı Amerikalı İslam, Ortadoğu ve Sami dilleri uzmanı Profesör Filip Huri Hatti‘nin çevirmenliğini üstlendiği, 1916 yılında Columbia Üniversitesi tarafından “İslam Devletinin Kökeni” başlığıyla yayınlanan İngilizce kitabın Maraş anlatımlarının tarafımca yapılan Türkçe çevirisidir.

Parantez içi düz notlar Hatti’ye, eğik notlar ise bana aittir. Metinde belirtilen yılların hicri olduğunu da belirtmek isterim.


Aşağıdan itibaren çeviri bölüm baslamaktadır. Metne dair görüş ve önerilerinizi yorum olarak ekleyerek, bu sayfayı ilgili kişilerle ve sosyal medya üzerinden paylaşarak bana destek olabilirsiniz. Keyifli okumalar dilerim.


Mezopotamya Sınırları

Maraş

Ebu Ubeyde Bin Cerrah Membiç’te bulunduğu sırada Halit Bin Velid’i Maraş’a göndermişti. Halit Bin Velid, ele geçirdiği Maraş Kalesi’ni, sakinlerinin başka bir yere göçmesine müsaade ettikten sonra yerle bir etmiştir.

Süfyan bin Auf El-Hamidi 30 yılında Rumlar üzerine bir sefer düzenlemiş ve Rum topraklarındaki ilerlemesine Maraş’tan başlamıştır.

Muaviye tarafından imar edilen Maraş’a aynı dönemde askeri birlikler de iskan edilmiştir.

Yezid bin Muaviye’nin ölümünden sonra Rumların şehri yeniden ele geçirmek için saldırılara başlamasıyla halk şehri terk etmek zorunda kalmıştır.

Babası Mervan bin Hakem’in ölümünün ardından halifelik iddiasında bulunan Abdülmelik bin Mervan, Rumlarla anlaşarak belirli bir bedel ödemeye razı olmuştur. 74 yılında Muhammed bin Mervan’ın Rumlara saldırmasıyla anlaşma bozulmuştur. Muhammed bin Mervan’ın 75 yılının Cemaziyelevvel ayında bir kez daha düzenlediği yaz seferinde Rumlar Maraş’tan Amak’a (vadiye) (çukura, ovaya) çekilmişlerdir. Eban bin Velid bin Ukbe bin Ebu Muayt ile Muhammed bin Hakem’in hem azatlısı (özgürlüğüne kavuşturulmuş köle) hem de Kinnesrin bölgesinin valisi olan Dinar bin Dinar komutasındaki Müslümanlar Rumlar’ın peşinden ilerlemişlerdir. İki ordunun karşılaştığı Maraş Amak’ında (vadisinde) (ovasında) Rumların yenilgisiyle sonuçlanan çetin bir savaş cereyan etmiştir. Dinar aynı yıl Şimşat’a (Arsamosata isimli Palu ve Harput arasında bulunan günümüzde dahi tam lokalize edilmemiş antik yerleşim) 10 mil uzaklıktaki Yağra Köprüsü’nde (?) karşılaştığı bir grup Rum’u geri püskürtmüştür.

Sonrasında Abbas bin Velid bin Abdülmelik Maraş’a gelerek şehri imar etmiş ve müstahkem bir hale getirmiş, insanları şehre yerleştirmiş ve görkemli bir de cami dikmiştir. Kinnesrin halkına da Maraş’a bir birlik göndermeleri talimatını vermiştir.

Maraş’ta Abbasilerin inşa ettiği Camii günümüze ulaşmadı.

Mervan bin Muhammed halifeliği döneminde Humuslularla mücadele ile meşgulken; Rumlar, halkın şehri terketmesine yönelik anlaşmaya razı edinceye kadar Maraş üstüne yürümüşlerdir. Şehir sakinleri aileleriyle birlikte Mezopotamya ve Kinnesrin’e kadar çekildikten sonra Rumlar Maraş’ı yakıp yıkmışlardır. O tarihlerde Mervan’ın Maraş valisi Kevser bin Züfer bin el-Haris el-Kilabi idi. Zalim hükümdar (Bizans İmparatoru) ise Leo‘nun oğlu Konstantin idi. Mervan Humus’u alıp duvarlarını yıktıktan sonra Maraş’a bir ordu gönderip yeniden imar etse de, Rumlar tekrar ayaklanıp şehri yerle bir etmişlerdir.

Ebu Cafer el-Mansur’un halifeliği döneminde Salih bin Ali şehri imar edip güçlendirmiştir. Yüksek maaş vaat ederek adamlarını şehre yerleşmeye davet etmiştir. Kendinden sonra gelen el-Mehdi ise şehirdeki birlikleri çoğaltmış ve insanları silahlandırmıştır.

Muhammed bin Saad Vakıdi’den naklen: – Mihail (Bizans İmparatoru olmalı ama Mihail isimli Bizans İmparatorlarının hiçbiri belirtilen tarihte hüküm sürmemiş.) 80.000 kişilik ordusunun önünde Darbe’l Hades’ten (Bozlar, Göynük) ilerleyerek Amak Maraş’a (Maraş Ovası’na) geldi. Geçtiği yerleri yakıp yıktı, müslümanları öldürüp, esir aldıklarını da uzak diyarlara sürgün etti. Maraş surlarının önüne vardığında şehrin kumandanı İsa bin Ali sefere çıkmıştı. İsa’nın azatlıları, şehir sakinleri ve geride kalan birlikler dışarı çıkıp Mihail’in üstüne mızrak ve ok yağdırmışlardı. Geri çekilen Mihail, peşine düşenleri şehrin dışında kıstırmış, İsa’nın sekiz azatlısını öldürmüş, geri kalanları da şehre kaçmak zorunda bırakmıştır. Kaçanların şehre girmesinin ardından kapıları kapayan ve şehri tamamen kuşatan Mihail, Maraş’tan ayrılıp Ceyhan’a ulaşmıştır. O esnada Dabık’ta bulunan, 161 senesi yaz seferlerinin kumandanı Humam bin Velid bin Abdi durumu haber alınca Mihail üzerine güçlü bir süvari müfrezesi gönderse de süvarilerin pek çoğu hayatlarını kaybetmişti. Bu durumdan rahatsız olan El-Mehdi, ertesi yıl yani 162 senesinde, Hasan bin Kahtabah’ı sefere göndermek üzere hazırlıklara başladı.


Çeviri bölüm burada bitti. Yazıyı beğendiyseniz sosyal medyada paylaşarak destek olabilirsiniz.


Fütühu’l Buldan’da günümüzde Çağlayancerit Bozlar Mahallesi’nin altında bulunan Hades antik şehri de anlatılıyor. Okumak isterseniz tıklayınız.

Facebook Yorumları
Tıkla. Paylaş. Destek Ol.

Yusuf Köleli

Şeyma'nın eşi, Bilal ve Barış'ın babasıyım. Endüstri Mühendisiyim. Küçük şehirleri severim. Tarih ve arkeolojiye meraklıyım. Maraş'ı yürüyerek, bisiklet üstünde, yamaç paraşütüyle ve yüzerek keşfetmeye çalışıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir