Erkeklerin Kitabında Tek Kadın: Maraşlı Kara Fatma
Güncelleme: 16 Ağustos 2020
Kırım Savaşı’nın en sıradışı ismi Kara Fatma hakkında Avrupa basınında yer alan pek çok makaleyi çevirip yayınlamıştım. Bu kez çok sıradışı bir yayında karşıma çıktı Maraşlı başıbozuk reisi Kara Fatma. Kırım Harbi henüz devam ederken 1854 yılında İtalya’da Colombo Coen yayınevi tarafından “Kırım Harbi’ne Katılan Meşhur Adamların Hayat Öyküleri ve Portreleri” uzun başlığıyla iki cilt halinde yayınlanan kitapta…
Yanlış okumadınız. Dünyayı bir başkasıyla paylaşmak istemeyen hükümdarların, savaş sanatında usta komutanların, ölümden korkmayan cengaverlerin bulunduğu altmış iki kişilik savaşçı erkeklerden oluşan listede yer alan tek kadın Kara Fatma. Kendisi hakkında anlatılanlar daha önce yazdıklarıma çok benzese de, yayınlandığı mecranın içerisindeki aykırı yeriyle bu makaleyi özellikle sizlerle paylaşmak istedim. Hem içerisinde Kara Fatma’nın özgün bir portre çizimi de yer alıyor.
Buradan itibaren 1854’de yayınlanan kitabın tarafımca yapılan çevirisi başlıyor. Keyifli okumalar dilerim.
Başıbozuk’ların Reisi Kara Fatma
1854 Mart’ının sonunda, ardındaki üç yüz yada dört yüz savaşçısıyla birlikte elli yaşlarında dağlı bir Kürt kadını at sırtında İstanbul’a girmişti. Yırtıcı görünüşü, beyaz ırktan olsa da güneşin kavurduğu teni, erkeksi kıyafet ve silahlarıyla Küçük Asya dağlarından Sultan’ın hizmetine girmek için gelen bu kadın ve emrindeki askerlerin ihtişamlı görüntüsü kalabalıkları cezbetmişti.
Birazdan okuyacaklarınız Kara Fatma Hatun‘un hikayesidir. Kadın ve emrindeki askerlerin gelişinin önemini anlamak için geldiği yerdeki düzeni bilmek lazım. Küçük Asya’nın (Anadolu) doğu ve güney dağlarında göçebe aşiretler yaşarlar. Sarsılmaz bir müslüman ruhla yoğrulmuş bu aşiretler özgürlüklerine düşkün olup, büyük bir tehlike altında değilse Sultan’ın otoritesine girmezler.
Sinop’tan İzmir’e çekilen bir hat bu bölgenin sınırını oluşturur. Bu hattın güneydoğusunda kalan bölgelerdeki aşiretler payitahta asker vermezler. Ancak şu vakitlerde yaşanan olağanüstü durumda olduğu gibi Peygamber adına bir savaşa çağrıldıklarında, aşiretlere bağlı başıbozuk denilen düzensiz birlikler dağlarını ve vadilerini terkederek cihat aşkıyla Sultan’ın emrine icabet ederler.
Unvanı ya da rütbesi Fatıma olan bu kadın reisin aşireti, 4000 atlı adamıyla muhtemelen bölgenin en güçlü ve en kalabalık kabilelerden biri. Anayurtları Kilikya dağları olan bu aşiret, akraba olsun ya da olmasın antik dönem korsanlarıyla bazı ortak noktalara sahip.
Türk hükümdarlarında olduğu gibi unvanla anılan kadın önder Kara Fatma erkek gibi giyinen, yaşlı ve ufak tefek birisi. Kendisi gibi erkeksi giyinen iki hizmetçisi var. Beraberindeki tüm adamlar gibi sürekli at sırtında hareket ediyor. Yeteneklerinin zirvesinde olmasalar bile, Karaman ormanlarının göçerlerinin rafine zekasına sahip bu başıbozukların nitelik ve nicelikleri bölgenin paşaları tarafından da tam olarak bilinmiyor.
Her biri farklı savaş taktiğinde kullanılabilecek çeşitli silahları var. Bazıları Arnavut tabanca ve yatağanı taşıyorlar. Bazılarında Birmingham işi tüfekler bulunuyor. Bir kısmı da Suriyeli demircilerin dövdüğü palalarını havada savuruyor. Kocaman tahta sopalı bir diğeri de, zırhının zayıflığını gıcırdattığı dişleriyle örtmeye çalışıyor. Eksik hiçbir şey yok. Uzak geçmişteki atalarından yadigar olduğu belli olan ok ve yaylar da meydanda…
Kocası Kandiye Zindanlarında
Kara Fatma, aşkı uğruna bu zorlu mücadeleye girdi diyenler de var. Sultan’a olan sadakatini gösterip birçok kabahati nedeniyle Kandiye hapishanesinde tutuklu olan kocasının affedilmesi için Başıbozuk’larıyla bu yola koyulduğu söyleniyor.
Maraşlı Kara Fatma, Üsküdar’a geldiğinde Sultan’a haber salındı. Ramiz Çiflik barakalarında Sultan ile görüştükten sonra Tuna kıyılarında devam eden savaşa sevkedilmek üzere hala beklediği Edirne’ye 27 Mart’ta hareket etti.
Geçtiği tüm şehirlerde, Kara Fatma’nın görüntüsü, emrindeki Kürt süvarilerinin ihtişamı, kafilenin masrafları için para dolu torbaları taşıyan katır ve develer tüm görenleri özellikle kadınları sokaklara döküyordu.
Üsküdar’a girerken geniş kollu kürkü, beyaz şalvarı ve sarı çizmeleri üzerindeydi. Belinde bir çift tabanca ve yatağan taşıyordu. Elinde ise ucunda bir paçavranın sallandığı bir mızrak… Başının etrafına doladığı beyaz kumaş, ne fese ne de türbana benziyordu. Hiç takısı yoktu.
Fatma’nın yanında, başında sarık üstüne devasa bir fes, üzerinde ise diğer başıbozuklar gibi eski bir fistan giyen erkek kardeşi atını mahmuzluyordu. Kafileye yolu açan iki korumanın arkasındaki atın üstündeki tuhaf giysili kişi, yüzünü ekşiterek genzinden söylediği küçük tınılarla kafileyi eğlendiriyodu. Kafasında ucu sarkık kürkten yapılmış bir külah giyen bu kişi aslında Fatma’nın hem soytarısı hem de baş çalgıcısıydı.
İşte Sultan’a desteğini sunan Kara Fatma ve süvarilerinin öyküsü.
Çeviri metin burada bitmiştir. Kara Fatma hakkındaki diğer yazdıklarıma bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz. Yazılarımı sosyal medya uygulamaları üzerinden paylaşarak bana destek olabilirsiniz.