Sinan’a İlham Veren Eser: Elbistan Ulu Camii
Güncelleme: 9 Ağustos 2018
Elbistan Ulu Camii, yapılış tarihi ve mimari özellikleri bakımından çok dikkate değer bulunmuş, yerli ve yabancı birçok sanat tarihçisinin araştırmalarına ve eserlerine konu edilmiştir.
Türünün İlk Örneği
Bunun en büyük sebebi; İstanbul Şehzadebaşı (1544-48), Sultan Ahmet (1609-1616), Eminönü Yeni (1663) camileri, Kahire Mehmet Ali Paşa Camii(1848), Tunus Sidi Mahrez Camii (1692-93 / 1698-99) gibi önemli yapılarda gördüğümüz dört yönlü merkezi plana sahip belirlenebilen en eski tarihli eser olmasıdır. Bu özelliğe sahip bölgedeki tek eserdir. Anadoluda’ki diğer örnekleri ise Diyarbakır Fatih Paşa Camii (1522) ve Tosya Meraş-i(Maraşlı) Abdurrahman Paşa Camii (1584)’dir. ¹
Fi eyyam’ı devlet-i es Sultanül Muazzama Gıyasüddünya ve’d-din Ebul-Feth Keyhusrev Bin Keykubat Kasım emir-ül mü’minin bi insai emir-ül sifehsalar Mübarizüd-devle ve’d-din Ebul-izzi Çavlı ev-zevaki es-sultani fi seneti seb’a ve selasin ve sitte-mie(h.637/m.1240)
Cümle kapısı üzerindeki kitabeye göre cami ilk olarak, Selçuklu hükümdarı II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in emriyle Elbistan ve çevresinin valisi olan Emir Mübariziddin Çavlı tarafından miladi 1240 yılında yaptırılmıştır. 1507 yılında Şah İsmail’in istilası sırasında Elbistan’daki bütün han, hamam, medrese, kale, köprü, saray vs. ile birlikte önemli ölçüde tahrip edilmiştir.²

Dulkadiroğulları Beyliği 1515 yılında yıkıldıktan sonra Osmanlı Beylerbeyi olarak görev yapan Dulkadirli ailesi mensubu Şehsuvaroğlu Ali Bey tarafından büyük ölçüde harap vaziyette olan caminin; duvarları, taç kapısı, son cemaat yeri ile minaresi(Selçuklu eserleri olan Niğde Alaaddin Camii ve Divriği Ulu Camii minarelerine büyük ölçüde benzeyen minarenin 1240 yılında yapılan orijinal Selçuklu eseri olduğunu düşünmekteyim) korunmak suretiyle üzeri tamamen Osmanlı tarzı merkezi planlı kubbeler ile kapatılmıştır(1515-1522).³ Buradan hareketle Elbistan Ulu Camii için, sadece minaresi orjinalliğini koruyan Kahramanmaraş Şekerli Camii ile birlikte günümüze kadar ulaşan ildeki iki Selçuklu Camisinden biridir diyebiliriz.
Harim kısmındaki dört ana payenin üzerine oturtulan 8 metre çapındaki ana kubbenin dört tarafındaki yarım kubbeler ve köşelerde bulunan dört küçük kubbe ile mekân genişlemesinin sağlanması, devrine göre eşsiz bir mimari özellik olarak değerlendirilmektedir. Öyle ki, Mimar Sinan’ın henüz basmimarlığa yükselmeden önce yeniçeri ocağındayken Elbistan’a bizzat gelerek Ulu Camii’nin kubbe yapısını incelediği ve çıraklık eserim dediği Şehzade Camii’nden itibaren bu tarzı uygulayıp daha da geliştirdiği rivayet edilir.
Doğu tarafındaki pencerede(caminin ilk yapıldığında kapıydı) bulunan beş basamaklı geçit vasıtasıyla ulaşılan balkon şeklindeki hünkâr mahfili de Anadolu’nun en eskisi olması dolayısıyla erbabının sürekli dikkatini çekmiştir. Dulkadirli Beyleri kale üzerindeki saraydan gelerek camiye bu kapıdan girer ve namazlarını harim seviyesinden 3 metre yüksekte bulunan bu mahfilde kılarlarmış.
Savaşlar ve Depremler

Dikdörtgen planlı cami dıştan 22.35 x 28.45 m. ölçülere sahip olup, harim, son cemaat yeri, minare ve hazireden oluşmaktadır. Harim(camilerdeki ana ibadet alanı) 18 x 18 m. ölçülerindedir. Üç gözlü son cemaat yeri çapraz tonozlarla örtülmüştür. Harime son cemaat yerinin güney duvarının ortasında bulunan Selçuklu üslubuna sahip mukarnaslı taç kapıdan girilir. Caminin kuzeybatı köşesinde bulunan tek şerefeli silindirik minarenin bir eşinin de kuzeydoğu da bulunduğu, Şah İsmail’in kenti işgali sırasında ya da sonraki büyük depremlerde yıkıldığı ve bir daha yapılmadığı tahmin edilmektedir. Bu ikinci minarenin temel kalıntılarının 1900’lü yılların başına kadar ulaştığı mahalle sakinleri tarafından ifade edilmektedir.⁴
Elbistan Ulu Camii, Kanuni Sultan Süleyman, IV. Mehmet ve II. Mahmut zamanında birer tamir görmüştür. II. Mahmut zamanındaki onarıma dönemin meşhur Maraşlı şairi Sümbülzade Vehbi ebced hesabıyla “Düşürdü Vehbi Habibi dedi tarih güzel oldu bu tamir mübarekallah” diyerek h.1231/m.1816 tarihini belirlemiştir. Bu onarım kitabesi son cemaat yerinin doğusundaki duvarda bulunmaktadır. Cumhuriyet döneminde de bir dizi onarıma uğrayan caminin, 1992 yılında gerçekleştirilen son onarımla, mihrap ve minberi orijinal özelliğini kaybetmiştir.
Trajik Olaylara Sahne Oldu
Elbistan Ulu Camii, Dulkadiroğulları Beyliğinin Osmanlılar ve Memluklular arasında sürekli çekişmeye neden olmasından dolayı da bazı trajik olaylara ev sahipliği yapmıştır. Dulkadiroğulları Beylerinden Osmanlı taraftarı olan Melik Arslan (Fatih Sultan Mehmet’in kayınbiraderi), beyliği Memluklu etkisinden kurtarmaya çalıştığı için dönemin Memluk Sultanı Hoşkadem’in Elbistan’a gönderdiği bir fedai tarafından Ulu Camide namaz kılarken hançerle öldürülmüştür(1466).⁵
Bir diğer trajik olayı Mahmut Arif’i Paşa, “Elbistan ve Maraşta Dulkadiroğulları Hükümeti” adlı eserinde nakletmektedir. Buna göre; 1515 yılında torunu Yavuz Sultan Selim’in gönderdiği 42.000 kişilik Osmanlı ordusuna, Andırın-Göksun arasında Turnadağ Savaşı’nda yenilerek dört oğluyla birlikle idam edilen Dulkadiroğulları’nın son hükümdarı Alaüddevle Bozkurt Bey’in başsız bedeni, Elbistan Ulu Camii’nin batısındaki hazirede defnedilmiştir. Kesik başı ise Yavuz Sultan Selim’in emriyle bal tenekesi içinde “sıra sana geldi” mesajıyla Memluklu Sultanı Kansu Gavri’ye gönderilmiştir. Ancak Arifi Paşa’nın anlattığı bu hikayenin tarihi delilleri bugüne kadar ortaya konamamıştır. Dulkadiroğulları’nın en büyük hükümdarının mezarının Andırın, Elbistan ve Maraş’ta olduğuna ilişkin çok sayıda iddia bölgede dillendirilmektedir.

Elbistan Ulu Camii, tarihi kent merkezini oluşturan adanın içerisinde, höyüğe dönüşmüş kalenin kuzey eteğinde yer almaktadır. Beylikler döneminde orta anadolunun en büyük gücü konumunda olan Dulkadiroğulları’nın bir zamanlar bu kalede bulunan saraydan idare edildiği bilinmektedir. Şah İsmail’in şehri istilası sırasında yıkılan saray, bugün varlığı dahi hiçbir kaynakta bahsedilmeyen ama kalenin etrafını saran Ceyhan üzerinde birkaç tanesinin bulunduğu şüphe götürmeyen tarihi köprüler ve diğer yapılar bir gün gün yüzüne çıkarıldığında Elbistan o eski ihtişamına yeniden kavuşacaktır.
¹ A. A. Bayhan, Osmanlı Mimarisinde, Başkent Dışında Mimar Sinan Ekolünün Güçlü Bir Temsilcisi: Çankırı Ulu Camii
² M. H. Yinanç, Dulkadirliler
³ İ.H. Uzançarşılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu-Karakoyunlu Devletleri
⁴ H. Gündoğdu, “Elbistan Ulu Camii”
⁵R. Yinaç, “Dulkadiroğulları”, TDV Diyanet İslam Ansiklopedisi